Erteleme Alışkanlığının İnsan Üzerindeki Etkisi

Erteleme hastalığı, bireyin yapması gereken görevleri geciktirmesi, yapmaktan kaçınması veya sürekli olarak ötelemesi durumunu ifade eder.

Hepimizin mutlaka “Sonra yaparım” dediği anlar olmuştur. Belki o gün canımız istememiştir, belki de gözümüzde büyütüp kaçmak istemişizdir. Ancak bu küçük kaçamaklar, zamanla bir alışkanlığa dönüşebilir: erteleme. Başta masum görünen bu davranış, aslında ruh halimizi, verimliliğimizi ve özgüvenimizi etkileyen ciddi bir meseleye dönüşebilir.

Erteleme, yalnızca tembellikten kaynaklanan bir durum değildir. Bazen mükemmeliyetçilik, bazen de başarısızlık korkusu bu alışkanlığın temelinde yatar. “Yeterince iyi olmazsa ne olacak?” ya da “Başaramazsam?” gibi düşüncelerle kişi, başladığı işi yarım bırakabilir ya da hiç başlayamayabilir.Bu durum bir süre sonra kişinin kendine olan güvenini zedeler. Zihnin bir köşesinde sürekli yapılması gereken işler olması, hem mental hem de duygusal bir yük haline gelir.

Özellikle öğrenciler ve çalışanlar için erteleme alışkanlığı zaman yönetimini doğrudan etkiler. Son dakikaya bırakılan işler, genellikle aceleyle ve stres altında yapılır. Bu da hem işin kalitesini düşürür hem de kişinin kendini yetersiz hissetmesine neden olur. Her şey zamanında yapılsa belki daha iyi sonuçlar alınacakken, son dakikada yapılan işler tatmin etmez ve kişi kendi potansiyelini sorgulamaya başlar.

Ertelemenin fiziksel etkileri de göz ardı edilmemelidir. Sürekli stres altında olmak, uyku düzenini bozar, bağışıklık sistemini zayıflatır ve kronik yorgunluk hissine yol açar. Ayrıca erteledikçe artan görevler, kişinin gözünde büyür ve bu da motivasyonu iyice düşürür. Bir kısır döngü başlar: erteledikçe stres artar, stres arttıkça kişi daha fazla erteler.

Bu hayatın akışını olumsuz yönde etkileyen alışkanlıktan kurtulmak mümkün müdür? Öncelikle kendimize karşı dürüst olmamız gerekiyor. Ertelediğimiz şeyin ardında hangi duygu yatıyor? Korku mu, yorgunluk mu, ilgi eksikliği mi? Bunu fark ettikten sonra küçük adımlarla başlamak önemli. Her şeyi bir anda yapmak yerine, işlere parça parça yaklaşmak hem daha az göz korkutucu olur hem de süreci daha sürdürülebilir kılar.

Ayrıca kendimize karşı daha anlayışlı olmak da bu süreçte çok önemli. Herkesin inişli çıkışlı dönemleri olur. Önemli olan, bu döngüyü fark edip yeniden toparlanmak için adım atmaktır. Zamanla ertelemenin yarattığı baskıdan kurtuldukça, zihnimizin ve bedenimizin nasıl hafiflediğini fark edeceğiz.

Sonuç olarak, erteleme alışkanlığı yalnızca günlük işlerimizi değil, genel yaşam kalitemizi de etkiler. Bu alışkanlığı fark etmek ve onunla başa çıkma yolları geliştirmek, daha üretken, huzurlu ve dengeli bir hayatın anahtarlarından biridir.