Eurovision'a Türkiye Dönerse Kim Tarafından Ve Nasıl Temsil Edilmeli?

Bu yazımızda ülkemizin geçmiş performanslarını ve gelecekte kimler tarafından ve nasıl temsil edilmeli sorusunu tartıştık.

Bu yazımızda ele alacağımız konu, ülkemizin bir zamanlar bir bahar akşamı ailecek veya arkadaş topluluklarıyla heyecanla izleyip, hangi ülkenin hangi ülkeye kaç puan vereceğini tahmin etmeye çalıştığı bir şarkı yarışması olan Eurovision Şarkı Yarışması olacak. Ülkemizin tanınırlığını artıran bu yarışmada, ilk kez Sertab Erener’in “Everyway That I Can” şarkısı ile 2003 yılında Letonya’nın başkenti Riga’da birincilik kazandık. Manga grubunun “We Could Be The Same” şarkısıyla 2010 yılında ikincilik, Şebnem Paker’in “Dinle” şarkısıyla da üçüncülük elde ederek iyi derecelere imza atan ülkemiz, genel olarak fena gitmeyen sıralamalara rağmen 2013 yılında yarışmadan çekilme kararı aldı. TRT, bu kararın gerekçesi olarak Avrupa Yayın Birliği (EBU)’nin uygulamaya koyduğu yeni oylama sisteminin haksızlığını gösterdi. Kısmen de olsa TRT bu konuda haklıydı; jüri ve halk oylaması eşit olmamalıydı. Bu sistem haksızlığa açık bir yapıdaydı. Ancak, yıllar sonra sistem değişmesine rağmen TRT kararını değiştirmedi. Çeşitli sebeplerle yarışmadan uzaklaştık, ama bu durum Türk halkının hatırı sayılır bir kesimini etkilemedi. Bu kitle, her yıl Eurovision temalı etkinlikler düzenlemeye ve katılmaya, hatta birlikte izleme etkinlikleri ve partiler organize etmeye devam etmektedir.

Istanbul'da 2003 yılındaki zaferimiz sonrası yapılan yarışmanın logosu

Her ne kadar bu yarışmaya katılmasak da, ülkemizin geçmiş yıllarda yansıttığı ve dereceler elde ettiği müzik çeşitliliği, Avrupa ülkelerinde oldukça özleniyor. Bunu, en son Yunanistan temsilcisi Marina Satti’nin “Ben Türkiye’yi de temsilen burada bulunuyorum” sözlerinden anlayabiliriz. Türkiye, ülke tanıtımı için bu çeşitliliği kullanarak yarışmada bir sükse yaratabilir ve ekonomisini de canlandırabilir. Bunun en basit örneklerinden biri, çiftetelli oyun havasından esinlenerek bestelenen “Everyway That I Can” şarkısıdır. Yerel esintiler ve İngilizce sözlerin birleşimi, bize yarışmayı kazandıran en önemli etmenlerden biridir. Geçmiş yıllarda sadece yerel esintiler değil, rock müzik ve etkileyici sahne şovlarımızla da öne çıkan bir ülke olduk. Bunun en büyük örneği, Manga’nın “We Could Be The Same” şarkısıdır. 2003 yılından sonra, herkes Sertab Erener’in getirdiği sahne şovlarına özenmeye başladı ve sahne şovunun kazanmaya etkisi hızla arttı. Bu yüzden çoğu insan, “sahne şovunu Eurovision’a Türkiye getirdi” lafını kullanır.

Üçüncülük elde ettiğimiz performans ''Dinle'' Şebnem Paker ve Grup Etnik

Şimdi, yarışmaya geri dönersek, nasıl adaylar ve müzik türleri ile katılmak bize yarışmada iyi dereceler getirir? Yarışmaya katılırken dikkat etmemiz gereken en önemli kriterlerden biri özgünlüktür. Jüri üyeleri, oylamada buna çok dikkat eder. Yarışmaya katılan şarkıların hepsi, yeni veya yakın tarihte bestelenmiş olmak zorundadır. Bunun yanı sıra, sahne karizması da gereklidir. Sahneye yakışıp, sahnede dans ederken adeta sahneyle bütünleşik hareket eden yarışmacılar, iyi oy potansiyeline sahiptir. Adayın ayrıca uluslararası bir çekiciliğe ve tanınırlığa sahip olması da çok önemlidir. Yarışmaya Avrupa’da tanınan bir sanatçımızı özgün bir şarkı ile göndermek akıllıca bir seçim olabilir.

Ülkemizin birincilir performansı. ''Everyway That I Can'' Sertab Erener


Benim şahsi fikrimce aranan kriterlere en uygun adaylar ve sebepleri şunlardır:


1. Edis: Sahneye yakışması, hem şarkı söyleyip hem de dans etmesi ve çeşitli Türk ezgilerini bu performansa yansıtmasıyla Eurovision’a gönderebileceğimiz en önemli sanatçılarımızdandır. Hem Avrupa’da tanınırlığı var hem de genç ve dinamik bir sahne şovu olan değerli isimlerimizdendir.

Edis'in özgün bir performans ile Cumhuriyet'in yüzüncü yılı kutlamalarında sahneyi ateşe verdiği anlar.



2. Mabel Matiz: Sahneye en çok yakıştırdığım ve yarışmasını en çok istediğim adaylarımızdan biridir. Yabancı dillere ve kültürlere hakim olmasının yanı sıra, ülkemizin yerel ezgilerini şarkılarında yansıtmakta çok başarılıdır. Giyimi ve tarzı ile sahneye yakışan ve uluslararası arenada hızla tanınabilecek bir adaydır. Bir de sahne şovu ile bu nefis özellikler taçlanırsa, yarışmayı kazanmamız içten bile değildir.

Mabel Matiz ve özgün tarzı



3. Hayko Cepkin: Özgün ve gotik bir Anadolu rock kültürüne sahip olarak sahneye çok yakışan bir sanatçımızdır. Şarkılarında Anadolu ezgileri ve rock türünü harmanlayarak eşsiz bir müzik zevki sunabilen Cepkin, yarışmaya gidebilecek en güçlü adaylardan biridir, şahsi fikrimce.

Hayko Cepkin sahnede


4. Atiye: 2000-2018 yılları arasında yükselen ve tanınan Atiye, sahne şovu, çekiciliği ve hoş sesi ile eşsiz dansını buluşturarak bizi iyi temsil edebilir diye hep düşünmüşümdür. Dolayısıyla, biraz daha yerel kalsa da desteklenip, Atiye ile çok çalışılırsa derece elde edemeyeceğini söylemek büyük bir haksızlık olur.

Atiye sahnede


Bu listeye daha birçok sanatçı ekleyebiliriz, ancak kısaca özetlemek gerekirse, yarışmaya katılacak adayın özgün, sahneye yakışan, karizmatik ve şov konusunda başarılı olmasının yanında kültürümüzün esintilerini içeren bir şarkı ile katılması, bizi dereceye götüren en önemli kriterler olacaktır. Dahası, yarışmada yarattığımız etki sayesinde ülkemizin kültürü tanıtılacak; hatta kazanırsak ev sahibi ülke olacağımızdan, ekonomik ve kültürel anlamda bize çok yararı dokunacak bir organizasyon olacaktır Eurovision Şarkı Yarışması. Bunun en büyük örneği, 2004 yılında İstanbul’un yarışmaya ev sahipliği yaptığında elde edilen ekonomik gelirin belediyeye sağladığı fayda olarak gösterilebilir.

2004 ev sahipliğimizde yarışmanın yapıldığı Abdi İpekçi Arena.