Feda
Kendinden bir ömrü çalmak.
Hayatın bir yerinde roller dağıtılır ve daha küçüklüğünde başlar tiyatro. Ve o tiyatroda kimseye ne olmak istiyorsun diye sorulmasa da bir ömür aynısı olması beklenir. Kaç perde sürerse sürsün aynı hep aynı tip olmanız gerekir. Artık roller değil, yapılacaklar, tepkiler yapışır üzerinize. Öyle ki en küçük farklılıkta iyi mi kötü mü veya ne için yaptığınızın bir önemli kalmaz ve bütün oklar size döner. İsterse diğerleri en kötüleri olsun fark etmez sadece size atılır taşlar, sizin kaleminiz kırılır. Oysaki hayat size sizin oynunuz için verilmiştir. Yazılı senaryodaki başrol "siz"sinizdir. Buna rağmen belki ilk defa kendi için bir şey yapan bu insanı bile taşlarlar durmadan. O zamana kadar yaptıklarınızın bir önemi yoktur. Bütün spotlar kapanır, karanlıkta bir başınıza yuhalarlar sizi. Ne oldu peki? Bunca sene, yaptığınız onca şey, heba edilen bir ömürden ne kaldı geriye? Çarkı istedikleri yöne çevirirken alkışlayan o eller şimdi parmaklarını kaldırmış ayıplıyorlar mı sizi? Ne anlamı kaldı ki heba edilen bir ömrün? Madem kopacaktı bir esintide niye tuttuk bunca sene? Kimin için yaşadı bu insan bunca sene? Ne için vazgeçti hayallerinden? Madem sırt çevirmek bu kadar kolaydı ne için geçti bütün acıların içinden?
Yaradılışı itibariyle nankördür insan. En vefalısı bile bir yerde döner sırtını. Karanlığın içindeki ışığı bile görmez işine gelmediği zaman. Lal de olur dili. Hatırlamaz ona uzatılan eli.
Ve bizler çoğu zaman bir ömürü başkaları için harcarız sanki yarınımızın garantisi varmış gibi bugünmüzü korkmadan hiçe sayarız. Kendi istediklerimizi yok olur diğerlerinin karşısında. Biz onların hayatlarının figüranı oluruz bi anda. Peki ne için hakikaten, sevdiğin için mi, sevildiğin için mi? Hatırlanmak ve hatta iyi hatırlanmak için mi? Hangisi için değer bir ömür heba etmeye? Bir dakikanın bile garantisi yokken bir ömrü revize etmek harbiden değer mi?
Oysa ne olursa olsun iyisiyle, kötüsüyle, düşmesiyle kalkmasıyla bu hayat senin. Tekrarı, telafisi olmayan günlerin, ayların, yılların, yaşların bunların hepsi senin. Ve sen gülüceksen de ağlayacaksan da kendin için olmalı. Geriye baktığında senden bir şeyler kalmadıysa işte o zaman hiç yaşamamışsındır. İşte o zaman bu nankörlüğe mahkum etmişsin kendini. Ruhu bir bedene değil diğerlerinin zihnine prangalamışsındır. Ve koca ömrünü bir cümleyle anlatır insanlar " Ne iyi insandı." Tabi unutmazsalar.