Feminist ikon Buffy günümüz ışığında nasıl görünüyor?

Günümüz kültürü ve yapımcı Joss Whedon'a yönelik iddialar ışığında Buffy feminist statüsünü koruyabiliyor mu?

Buffy: Vampir Avcısı yayınlanmaya başladığında ben henüz doğmamıştım. Dolayısıyla ilk yayınlanmaya başladığı zamanlardaki etkilerini tecrübe edemedim. Ben yaklaşık 9-10 yaşlarındayken televizyonda yayınlarını gördüm ama o zamanlar sadece havalı baş karakterin destansı dövüşleri ve bütün canavarları alt etmesi dışında pek bir şey ilgimi çekmiyordu. Yirmi yaşlarında diziyi baştan sona tekrar izlediğimde kültürel önemini anlama şansını buldum ve hızlıca en sevdiğim dizilerden biri haline geldi. Fakat bu demek değil ki çekildiği zamana göre ilerici olmasına rağmen doksanların kültürel etkisini taşımıyor. Bu makalede hâlâ kültürel önem taşıyan diziye günümüz gözleriyle bakarak feminist yapı taşımasına rağmen var olan sorunsal taraflarını inceleyeceğim.

Yayınlandığı zaman televizyonda olan diğer dizlerden çok farklıydı. Lise çağındaki gençleri konu almasına rağmen izleyicisini ciddiye alan bir dizi olmakla beraber kara komedi ve derin karakteristik özellikler içerdi. Özellikle de genç kızları ciddiye aldı, o zamanlara kadar korku türünde tek rolü çığlık atmak ve sonrasında ölmek olan güzel sarışın genç kız genellemesini yıktı ve tam tersi ona dünyanın en güçlü insanı sıfatını verdi. Buffy canavarlardan korkmuyordu, canavarlar ondan korkuyordu. Aynı zamanda Buffy feminenliğinden de vazgeçmek zorunda kalmamıştı, hâlâ geleneksel olarak feminen olarak kabul edilen moda ve güzellik gibi alanlara ilgi gösteriyor, alışverişle geçen bir günün ardından canavar öldürmekle geçen bir gece geçiriyordu.

Sezonlar ilerledikçe son derece geçekçi sorunlarla da yüzleşmek zorunda kaldı Buffy. Beşinci sezonda ekonomik nedenlerden ötürü üniversiteyi bırakıp bir fast food zincirinde çalışmaya başlamak zorunda kaldı. Buffy'nin kahramanca maceralarını fonlayan biri olmasını bekliyorsunuz izlerken, ancak durum öyle değil. Buffy, Bruce Wayne'den çok Peter Parker'a benziyor denilebilir kısaca.

Dizinin feminist değerlerine rağmen altıncı sezonun ardında birçok izleyici hayal kırıklığı yaşadı. Özellikle kadın karakterlere muamelesi ile dizi kadın karakterleri yüceltmekten onları olabildiğince paramparça etmeye geçmiş gibiydi. Willow kız arkadaşı Tara'nın öldürülmesinde sonra karanlık tarafa geçti, Anya Xander tarafından düğün günlerinde terk edilmesinde sonra şeytani haline geri döndü ve Buffy dirilişinin ardından Spike tarafından tecavüz girişimini atlattı. Dizi boyunca türlü zorluklar yaşayan karakterlerin en düşük noktalarını gördük bu sezonda ve zaman zaman karakterlerin acılarının pornografik bir şekilde yansıtıldığı izlenimini uyandırdı. En nihayetinde de karakterleri daha güçlü kılmadı yaşadıkları, hatta Buffy'e travma yaşatan Spike iyilerden birisi gibi gösterilmeye devam etti. Spike her ne kadar dizi boyunca gri bölgede yer alan bir karakter olsa da, özellikle son sezonlarda Buffy'e olan sevgisi sayesinde sanki iyi tarafa geçmiş algısı uyandırıldı, ardından tecavüz teşebbüsü sahnesi hem bütün bu ilerlemeyi silip attı hem de sonrasında tekrar Spike artık iyi taraftaymış gibi gösterilmeye devam etmesi yapmaya çalıştığı şeyin korkunçluğunu ve kötülüğünü azımsadı. Dizinin ve senaryonun içendeki gereksizliğinden bahsetmiyorum bile. Sadece 'Neden?' diye sorarken buldum kendimi.

Geneline bakıldığında da baş karakterlerde birçok güçlü kadın olsa da aynı zamanda Xander gibi sorunsal bir erkek başkarakter de içeriyor. Xander dizi boyunca iyi karakterlerden birisiymiş gibi pozisyonlandırıldı, canavarlar insanlara karşı ikiliği durumunda da bu doğru, Xander Buffy ile beraber canavarlara karşı savaşan takımın içindeydi. Fakat insan ilişkileri göz önüne alındığında Xander'ın karakteri problem olmaya başlıyor. Xander etrafında bulunan ya da yakından geçen hiçbir güzel kızı rahatsız etmekten kendini alıkoyamıyor. Özellikle Buffy'nin çıktığı her bir kişiden nefret etmesi mide bulandırıyor. İlk bölümde Xander ile ilk tanıştığında Buffy kazara kitaplarını düşürüyor ve Xander'ın cevabı sanki büyülenmiş ve ağzından çıkanın farkında değilmişçesine 'Sana sahip olabilir miyim? Iıı, sana yardım edebilir miyim demek istemiştim.' oluyor. Açıkçası Buffy ile Xander'ın ilişkisi de yedi sezon boyunca tam olarak bu şekilde ilerliyor. Buffy üzerinde bir türlü gideremediği bir hak sahipliği hissediyor, bu giderememenin acısını sık sık Buffy'den ve kendi partnerlerinden çıkarıyor. Asla özür dilemeyen ve etrafındaki kadınlara yalnızca onlara romantik ilgi duymuyorsa saygı duyan bir karakter ile karşı karşıya kalıyoruz.

Şimdi dönüp baktığımızda dizinin altıncı sezonunda olanlar aslında dizideki kadın oyuncular tarafından dizinin yapımcısı Joss Whedon'a yönelik olarak yapılacak iddiaların habercisi gibiydi. Hem Buffy'de hem de devam dizisi Angel'da Cordelia karakterini canlandıran Charisma Carpenter Whedon'un kendisine tehditler savurduğu ve özellikle hamileliği sırasında ona şişman olduğunu ve çocuğu aldırıp aldırmayacağına dair sorular sorduğu iddiaları ile öne çıktı. Carpenter'ın karakteri Cordelia daha sonra hamilelik dolayısıyla gerçekleşen ölümü ile dizden çıkarıldı. Bu iddialar ışığında dizinin senaryosunun bu şekilde gelişmiş olması özellikle rahatsız edici. Bu iddiaların ardından Buffy'nin kız kardeşi Dawn'ı canlandıran Michelle Trachtenberg dizi boyunca Whedon ile yalnız başına bir odada bulunamayacağına dair bir kural olduğunu söyledi. Tara'yı canlandıran Amber Benson Carpenter'ın iddialarını Twitter'da onayladı. Whedon iddiaların çoğunu reddetse de Caprenter'a hamile olduğunu öğrendikten sonra uygunsuz davrandığını kabul etti. Setten birçok kadınla ilişki yaşadığını da söyleyen Whedon aradaki güç dinamiğinin çarpıklığının farkında olduğunu belirtse de daha sonra pişman olmamak için bu ilişkileri yaşadığını söyledi. Bu sözleriyle her ne kadar kendini Buffy'ye benzettiğini söylese de daha çok kadınları kendine hak gören Xander'ı hatırlatan bir tavır sergiliyor.

Baş karakteri canlandıran Sarah Michelle Gellar sonsuza kadar Buffy olmaktan gurur duyacağını ancak adının Joss Whedon ile beraber anılmasını istemediğini söyledi ve dizinin birçok oyuncusu da çeşitli röportajlarda benzer düşünceleri yansıttı. Şüphesiz ki Gellar'ın sergilediği performans olmasa Buffy şu anki haliyle var olamazdı. Kompleks ancak bir o karar da ayakları yere basan performansı sayesinde sonsuza kadar Buffy olarak bilinmeye devam edecek ve bu diğer oyuncular içinde geçerli. Bana kalırsa anlaşılan o ki oyuncular sahne arkasında olanlardan memnun olmasalar da dizinin kendisiyle ve projeye dahil oldukları için mutlular.

Peki bütün bunlar göz önüne alındığında dizinin mirası ve hatırası karalandı mı? Bana sorarsanız hayır, günümüzde bile Buffy'nin kültürel önemi hâlâ görülebiliyor, diziyi güçlü kadın karakterlerin etrafında oluşturarak kadın baş karakterli diziler hakkındaki genellemeleri yıktı. Bazı özelliklerinin 25 yıl önce çekilmesinden dolayı günümüz kültüründe aykırı kaçması normal. Bir yandan da belli ki fanlar yapımcıyı diziden ayırmaktan tatmin. Nedeni de temelinde iyi kalpli, zeki, cesaretlendirici ve ilham verici bir dizi olması. Fanları Whedon'ın onları diziyi sevmekten alıkoymasına izin vermeyecek gibi görünüyor.