Film Akımlarının Görsel-Sözel Metin Üzerindeki Etkisi

"Bizim yüzlerimiz vardı, diyaloglara ihtiyacımız yoktu."

II. Dünya Savaşı ve sonrasında sinemanın diğer sanatlarla ilişkisi değişmiş, edebiyattan yararlanarak ürettiği adaptasyon filmlerini geride bırakıp bir sanat olarak rüştünü ispatlamıştır. Bu doğrultuda daha az gelişmiş metinler üzerine çalışılsa da sinema için üretilmesi ile senaryo oluşumu başlamıştır.

Savaş sonrasında, Avrupa sineması kaynağında yeni akımlar gelişmiştir. Hollywood’un klasik kara film dönemi olarak adlandırılan film-noir kuşağı, 1940’ların başı ile 1950’lerin sonuna kadar etkisini sürdürmüştür. Kendini edebiyattan bağımsız gören sinemanın ayakta durma çabasının etkileri, üretilen filmlere yansımıştır. Sinema bunu mizansen yoluyla yapmaya çalışmıştır. Film-noir akımda şehir kurgusuyla birlikte aşk-ihanet-cinayetin birlikteliği söz konusudur. Bu üçlü Sunset Blvd. filminde de görülmektedir. Filmde hikâyesi eleştirilen senaristin klasiklerden mi uyarlasaydım şeklindeki çıkışı, sinemanın ayakta durma çabasını göstermektedir. Yurttaş Kane’de derin odak çekiminin kullanımıyla birlikte film boyunca aranan ‘rosebud’ kelimesinin anlamını yalnızca seyirciye söylemesi, sinema tarihinde bir ilki gerçekleştirmiştir. André Bazin’in film için “Hareketsiz kalan kameraya derinlik, yeni bir dramatik etki sağlamıştır.” (Bazin, 2000, 47) söylemi, çıkarımı destekler niteliktedir. Derin Uyuyanlar ise film-noir türünün önemli isimlerinden Humphrey Bogart’ın başrolü oynadığı, kara film örneklerindendir. Bu akım, 1960’lardan sonra neo film-noir olarak belirtilen filmlerde görülmektedir.

Savaş sonrasındaki çöküşün ve değerlerin kaybedilmesinin açılarından dönemin sinema anlatım dilini yetersiz bulan İtalyan yönetmenler, bir başkaldırı eleştirisi olarak İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımı başlatılmıştır. Bu akım 1944-1952 dönemlerinde etkili olmuştur. Bisiklet Hırsızları filmi, başkaldırının ürünlerindendir. Film için yaşanan olayın dramatik değerinin olmadığını ancak sosyal bağlamda etkili olduğunu belirten André Bazin, “1948 İtalyan toplumundaki işsizliğin ruhunu yakalamadığı takdirde, film sıradan bir macera yapımına dönüşecektir.” (Bazin, 2000, 172). diyerek, tarihsel arka planının analizdeki önemini vurgulamıştır.  

Savaş yıllarındaki sinema endüstrisi Amerikan filmlerinin baskınlığı üzerineyken, 1950’lerin ortasından itibaren Fransa’da yükselen eleştiriler bir başkaldırıyı beraberinde getirip, etkisini 1960’larda da sürdürecek olan Fransız Yeni Dalgasını oluşturmuştur. 400 Darbe filmiyle büyük bir ifade kazanan bu eleştiri, filmin sonunda çocuk karakterin kameraya bakmasıyla bir ilki gerçekleştirerek, sinema tarihinde kameranın varlığının kabulünü vurgulamıştır. Serseri Âşıklar filmi de kendine referans verdiği bir dile sahip olmasıyla birlikte izleyicisiyle konuşması açısından dikkat çekicidir. Fransız Yeni Dalga eleştirisini bu akımdan daha önce dile getiren Left Bank Sinema oluşumu, küresel anlamda akımın getirdikleri kadar etkili olmasa da çektikleri filmler, ortaya koyduğu eleştiriler bakımından oldukça önemlidir. Cleo 5’ten 7’ye bu topluluğun ürünü olmakla birlikte Fransız Yeni Dalgasının babaannesi olarak bilinen Agnès Varda’nın güzellik ve hayat üzerine kurguladığı önemli eserlerinden biridir. 

Sonuç olarak, 1945-1970 yıllarını etkileyen sinema akımlarıyla birlikte sinemanın geçirdiği dönüşümlere odaklanılan bu değerlendirmede, değişimlerle birlikte üretilen filmler üzerinden dönemin anlayışına ilişkin çıkarımlarda bulunulmuştur.

KAYNAKÇA

Bazin, A. (2000). Sinema Nedir?. İstanbul: İzdüşüm.