Film Önerisi: Sisu (2023)

Bünyenin acilen 'görsel olarak kaliteli' bir aksiyon filmine ihtiyacı varsa bu filmi kaçırmamanızı öneririm.

Sanat filmlerine bağımlı, izlediği her filmde hikaye ve mantık bütünlüğü arayan bir sinefil de olsanız, insanın canı bazen oturup hiçbir şey düşünmeden bir aksiyon filmi izlemek istiyor olabilir. İşte öyle bir ihtiyaç hissederseniz, Sisu filmi bunu karşılayabilir.

Jalmari Helander'in yazıp yönettiği, 2023 Finlandiya yapımı film size 90 dakikalık, az diyaloglu salt bir aksiyon filmi izlemeyi vaadediyor.

Filmin öyküsüne geçmeden önce 'sisu' kelimesinin anlamından bahsetmek gerekir. Fakat çok bahsedemeyeceğim çünkü direkt bir çevirisi bulunmamakta. Kısaca 'kötü durumlarda, kötü halde bile olsanız dayananıklı ve cesur olmak, başarısızlık karşısında mücadeleye devam etmek' gibi özetlenebilir sanırım.

https://www.typelish.com/b/finlerin-felsefesi-olan-sisu-nedir-104535 (Daha doğru ve detaylı bilgi için buraya göz atabilirsiniz)

Film bizi 2.Dünya Savaşı'nın sonlarındaki Finlandiya'ya götürüyor. Savaştan uzak durmaya çalışan, yaşı kemale ermiş eski bir asker olan amcamız Aatami (Jorma Tommila) belki de emeklilik günlerini rahat geçirmek adına Finlandiya kırsalında altın aramaktadır. Aradığını bulan Aatami, altınları toplayıp yola koyulur. Fakat yolda karşısına, önlerine geleni öldüren, savaşı kaybedeceklerinin farkında olan nazi askerleri çıkar. Amcamızın emeklilik garantisi olan altınlarını gören düşman askerler, onu öldürüp altınları almak ister. Ama bu sefer sert bir kayaya çarpmışlardır. Aatami'nin onlara büyük bir dert olacağı, mücadele dolu dakikalar başlamıştır.

Eserin yapımcıları filmi 2.Dünya Savaşı'nda geçen, John Wick tadında bir yapım olarak reklam etmiş ve seyircinin beğenisine sunmuş. Gerçekten de izlerken o tadı alıyorsunuz. Profesyonel dövüş kareografileri ve başarılı sinematografisiyle, türün sevenlerine heyecanlı dakikalar yaşatıyor. Lionsgate'ten daha azını bekleyemezdik zaten. Filmde göze çarpan bir diğer özellik ise diyalogların azlığı. Kahramanımız, aynı John Wick gibi neredeyse hiç konuşmuyor. Çok da ihtiyaç duyulmuyor çünkü yüz ifadeleri ve mimikleriyle birçok şeyi anlatıyor zaten.

Filmin 6 milyon avro gibi, tür için oldukça az bir bütçeyle çekildiğini de söylemeden geçmek istemiyorum.

Film hakkındaki görüşlerim 'harika bir hikaye, bir başyapıt' kıvamında asla olmadı. 90 dakika aksiyonu sürekli yükseltse de bazı kısımlarında tempo biraz sekteye uğruyor. Kesinlikle siz de farkına varacaksınız ki film bazı yerlerde 'yok artık bu kadar da olmaz' dedirtiyor (filmin sonlarında uçak sahnesi örneğin). Aksiyonun bile bir adabı olmalı diye düşünüyor insan az da olsa.

Dönem filmlerinde bir karakter kılıçla 50, 60 kişiyle çarpışır da sağ çıkar ya, bu amcamız resmen tanklara, taramalı tüfeklere karşı savaş veriyor. Gerçekçilik kavramı bir insan olsaydı, bu film onun yüzüne gülüp, arkasından orta parmak çıkartırdı sanırım.

Her ne kadar ben de kendimi seçici bir izleyeci olarak görsem de böyle filmlere sevgi ve saygım var. Çünkü bence sinema sadece entelektüel bir doyum aracı olarak görülmemeli. Size kısa süreliğine güzel vakit geçirten, kafanızı dağıtan bir eğlence aracı da olduğu unutulmamalı.

Başta söylemeye çalıştığım gibi seçici bir sinefilseniz bu film size göre değil. Amma velakin bir buçuk saat 'şöyle bir kafam dağılsın, görsel olarak kaliteli bir aksiyon filmi izleyeyim' diyorsanız da gönül rahatlığıyla açıp izleyebilirsiniz.

Gördüm, sevdim, önerdim.