Freud ve Maskülenlik: Cinsiyetin Psikodinamiği

Freud ve cinsellik üzerine farklı bir inceleme örneği

Daha önce cinsel kimliğinizin altında yatan psikolojik etmenler hakkında hiç düşündünüz mü? Cinsiyet, insanın toplumdaki yeri ve varlığını etkileyen aynı zamanda bireyin kimliğine yönelik psikolojik olarak karmaşık bir konudur. Sigmund Freud'un çalışmaları, maskülenlik kavramını erkeklik ve dişilik arasındaki farklılıkları anlamaya yönelik bir bakış açısı sunuyor. Freud'un maskülenlik üzerine düşüncelerini kısaca maddeler halinde ele almak gerekirse;

  1. Kastrasyon Korkusu ve Maskülenliği Benimseme: Freud, erkek çocukların cinsel gelişim sürecinde "kastrasyon korkusu" adı verilen bir olguyu vurgular. Bu teoriye göre, erkek çocuklar, annelerine karşı duydukları cinsel çekimle birlikte, babalarının fiziksel gücüne ve fiziksel görünüşüne hayranlık duyarlar fakat babalarını rekabetçi bir figür olarak da algılarlar. Kastrasyon korkusu, erkek çocuğunun babasının kendisini cezalandıracağına ve kendi cinselliğine dair bir yok olma korkusuna dönüşür. Bu korkuyla başa çıkmak için, erkek çocuk maskülenlik kimliğini oluşturmaya çalışır ve babasını rol model alır.
  2. Üst Benlik ve Maskülenlik İdeali: Freud'a göre insanların kişiliği; id, ego ve süper ego olmak üzere üçe ayrılıyor. Süper ego veya üst benlik, bireyin kendi içinde kabul ettiği toplumsal normlar ve ahlaki değerlerin bir sembolüdür. Süper egonun etkisiyle, maskülenlik ideali şekillenir. Bu ideale göre, erkekler güç sahibi, bağımsız, rekabetçi ve kontrolü elinde bulunduran kişi olmalıdır. Burada bahsedilen erkeklik kavramı ile cinsellik arasında da güçlü bir bağ vardır. Freud'un teorisine göre, erkekler maskülenlik kavramından uzaklaşmamak için yaşamı boyunca çabalarlar ve dışarıdan da bu şekilde gözükmek isterler. Kadınlara gösterdiği güç ile birlikte cinsel anlamda da tatmin olurlar.
  3. Oedipus Kompleksine Göre Babalar ve Oğullar: İlk maddeye ithafen bunun sonucunda ortaya çıkabileceğini de düşündüğümüz bu kompleks, adını Yunan mitolojisinden alır. Mitolojik anlamda babasını öldüren ve daha sonra onun yerini alarak annesiyle evlenen Oidipus, Freud'un analizlerine konu olmuştur. Freud, Oedipus kompleksini erkek çocukların cinsel gelişim sürecinde bir aşama olarak tanımlar. Teorisine göre, erkek çocukları cinsel gelişim süreçlerinde babalarına karşı cinsel bir ilgi ve anneleriyle bir rekabet duygusu yaşarlar. Bu dönemde, çocuk babayı bir rakip olarak algılar ve onu anneyle olan ilişkisini "kazanmak" için mücadele eder. Ancak, zamanla çocuk babayı bir örnek alarak maskülen kimliğini geliştirir ve annesiyle olan cinsel ilgisini bastırır.
  4. Kızlarda Elektra Kompleksi: Freud'a göre, kız çocukları da benzer bir kompleks yaşar. Elektra kompleksi, kız çocuğunun annesine karşı cinsel bir ilgi duyması ve babasıyla rekabet etme isteğiyle karakterizedir. Kız çocuğu, erkeğin cinselliğine karşı bir kıskançlık duygusu besler ve babaya olan özlem arasında çelişkili duygular yaşar. Freud'a göre, bu dönemde çocuk, annesinin yerine geçmeye çalışır ve ilerleyen süreçte kadınlık kimliğini inşa eder.

Bu açıklamalar ışığında Freud'un teorileri, genellikle heteroseksüel bireyleri ele alırken aslında çeşitli cinsiyet kimliklerini ve cinsel yönelimleri dikkate almamaktadır. Fakat günümüzde, toplumsal cinsiyet ve bunun psikolojik olarak ele alınması, cinsiyetin çeşitliliğini ve bireylerin kendi kimliklerini anlayabilme ve oluşturma süreçlerini daha kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Farklı cinsiyet kimliklerinin de toplumda var olduğunu anlamak, bir toplulukta yaşayan bireylerin birbirlerini anlama ve etkileşimi konusunda daha destekleyici bir ortamın oluşmasını sağlar. Freud'un açıklamaları da tabii ki cinsiyet kavramını incelememiz ve psikolojik anlamda ilişkili kavramları ele alabilmemiz için oldukça önemlidir fakat daha güncel bakış açılarının incelenmesi günümüzde daha faydalı olacaktır kanaatimce...