GABOR MATE İLE ZİHİNDEN FİZİĞE YOLCULUK-II

Stresin fizyolojisi bedenlerimizi yavaş yavaş tüketiyor ve biz vücudumuzu dinlememeye devam edersek vücudumuz tükenmeye devam edecek.

Gabor Mate’in Vücudunuz Hayır Diyorsa-Duygusal Stresin Bedelleri kitabı ile yaptığımız zihinden fiziğe yolculuğumuz devam ediyor! İlk yazımda bahsettiğim gibi bu kitap beni çok etkilemişti. Daha fazla kişide farkındalık uyandırmak için birkaç yazı daha paylaşmak istedim. Kitapta bol miktarda stresten, stres kaynaklarından, stresin sebep olduğu hastalıklardan ve bu hastalıkları yaşayan insanlardan bahsediliyor. Çoğu zaman farkında değiliz ancak stresin fizyolojisi bedenlerimizi yavaş yavaş tüketiyor. Bunun sebebi bedenimizin artık işe yaramaması değil, bizim onun gönderdiği işaretleri anlamaya muktedir olmamamızdandır.

Stres deneyiminin üç unsurundan bahsediyor Gabor Mate. Birincisi, organizmanın tehdit olarak algıladığı fiziksel veya duygusal olaydır. İkincisi, stres kaynağı ile karşılaşan ve bunu kendince yorumlayan işletim sistemidir, yani başta beyin olmak üzere sinir sistemimizdir. Sonuncusu ise, bir tehdit algısına tepki olarak gerçekleşen çeşitli fizyolojik ve davranışsal düzenlemelerden oluşan stres yanıtıdır.

Çevremizde stres oluşturacak birçok kaynak olmasına rağmen aslında önemli olan işletim sisteminin stres kaynağına yüklediği anlamdır. Deprem, pek çok organizma açısından doğrudan bir tehdit yaratsa da bakteriler için bu geçerli değildir. Ailesini tek bir maaşla geçindiren kişi için işinden olmak, yüklü bir tazminat alan yöneticiye nispeten çok daha stresli bir durumdur.

Aynı derecede önem taşıyan bir başka husus da stres kaynağı ile karşı karşıya kalan kişinin karakter yapısı ve o anki ruh halidir. Aile, sosyal bağlar ve ruhsal ilgi alanlarına daha çok değer veren bir işçiye nispeten, kendine güveni ve hedefleri tamamen çalıştığı şirkete bağlı bir yöneticinin ekonomik güvencesi sağlansa bile, işine son verildiğinde yaşayacağı stres çok daha fazla olacaktır. İş kaybı biri tarafından büyük tehdit olarak algılanırken bir başkası tarafından fırsat olarak algılanabilir. Aynı durum bir ilişkinin veya evliliğin bitmesi için de geçerlidir. En basit örnekle, normalde sorun teşkil etmeyen bir yiyeceğin bitmesi durumu, bulunduğumuz pandemi sürecinde evden çıkma yasağı olduğu saatlerde evde yiyecek bir şeyin kalmaması düşüncesiyle stres yaratacak bir durum haline gelecektir. Bir stres kaynağı ile stres yanıtı arasında evrensel ve tekdüze bir ilişki bulunmamaktadır. Her bir stres olayı münferittir ve bugün yaşanmakla birlikte, geçmişten gelen bir tını da barındırır. Stres deneyiminin yoğunluğu ve uzun süreli neticeleri kişiye has birçok faktöre bağlıdır. Her birimiz için stresin tanımı bir kişilik yapısı ve hatta bir kişisel tarih meselesidir.

Stresin bedende üç tür doku veya organı ağırlıklı olarak etkilediği keşfedilmiştir. Hormonal sistemde ve böbreküstü bezlerinde gözle görülür değişiklikler meydana gelir; bağışıklık sisteminde dalağı, boyun altı bezi olan timüsü ve lenf bezlerini etkiler. Sindirim sisteminde ise bağırsak duvarını etkiler. Aslında stres vücuttaki hemen her dokuyu ve organı etkilemektedir. Stres yanıtının genel çerçevesi yalnızca beyin ve sinirler, hipofiz böbreküstü bezler, böbrek, bağ dokusu, karaciğer ve akyuvarları değil, aynı zamanda bunlar arasındaki çok katmanlı ilişki ve etkileşimleri de içine almak durumundadır. Tehdit karşısında derhal verilen tepkisel yanıta kalp, akciğer, iskelet kasları ve beyindeki duygu merkezleri de dahil olmaktadır.

Uluslararası Sağlık Enstitüleri’nde (A.B.D.) stres üzerine yapılan bir konferansta araştırmacılar stresi “bir uyumsuzluk veya özdengenin tehdit altında olması durumu” olarak tanımlamışlardır. Buna göre stres kaynağı “özdengeyi bozmaya meyleden gerçek veya algısal bir tehdit” olarak ifade edilmektedir. Bütün stres kaynaklarının ortak noktası ise organizmanın varoluşunu sürdürebilmesi için gerekli gördüğü bir şeyin -gıda temini, su temini, sevgi- yokluğudur.

Literatürde evrensel olarak strese yol açan üç temel faktör kabul edilmiştir. Bu faktörler belirsizlik, bilgi eksikliği ve kontrol kaybı olarak sıralanabilir. Kronik hastalığı bulunan insanların yaşamında bu üç unsur da mevcuttur. Birçok insan kontrolün kendi elinde olduğu yanılgısına kapılsa da aslında yıllar geçtikçe hiç haberdar olmadığı güçler tarafından yönetildiğini fark edebiliyor ve bu fark ediş genelde hastalıkla, vücudun "hayır!" demesiyle ortaya çıkıyor.

Stres literatürüne bakıldığında ister gerçek ister algı seviyesinde olsun, çaresizliğin biyolojik stres yanıtları için bir tetikleyici olduğuna dair çok sayıda kaynağa ulaşmak mümkündür. Öğrenilmiş çaresizlik, öznelerin fiziken fırsatları olduğunda dahi kendilerini stresli durumdan çıkartamadığı psikolojik bir durumdur ve insanlar kendilerini çok sık öğrenilmiş çaresizlik durumunda bulurlar. Kişiye zarar veren ve strese sokan bu gibi yersiz kaygılar ile baş edebilmenin yollarından biri özdüzenlemedir. Yani, kişinin kendi hisleri ve arzularıyla uygun ve tatmin edici bir şekilde başa çıkabilme becerisi olarak tanımlanan duygusal yeterliğe ulaşmasıdır. Duygusal yeterlik ise şunları gerektirir:

·       Duygularımızı hissetme kapasitesi – böylelikle stres yaşadığımızda bunun farkında oluruz.

·       Duygularımızı etkin bir şekilde ifade edebilme – bu sayede ihtiyaçlarımızı ortaya koyma ve duygusal sınırlarımızın bütünlüğünü koruyabilme becerisi.

·       Mevcut duruma ait psikolojik tepkiler ile geçmişin kalıntılarını temsil eden psikolojik tepkiler arasında ayrım yapabilme becerisi.

·       Başkalarından kabul veya onay almak adına bastırmak yerine, karşılanması gereken gerçek ihtiyaçların fark edilmesi.

Bu kriterler karşılanmadığında stres meydana gelir, özdenge bozulur ve tabi ki kronik bozulma sağlığın bozulmasına yol açar.

Kitapta ele alınan tüm vakaların yaşadığı stresin kaynağının duygusal yeterliliklerini sağlayamaması olduğunu bariz bir şekilde ortadadır. Yetişkin grubuna dahil olacak yaşa gelinceye kadar ailemizin ve çevremizin gücünün etkisindeyiz. Belki birçok konuda özgür düşünemedik, özgür davranamadık. Ancak yetişkin olduktan sonra duygularımızın da davranışlarımızın da ve kendi sağlığımızın da sorumluluğu bize aittir. Kendinizi bir sağlık riski yaratacak gizli streslerden korumak istiyorsanız duygusal yeterliliğinizi geliştirmeye odaklanmalısınız. Eğer bu durumun çok fazla eksikliğini gördüyseniz yapabileceğiniz en güzel şey çocuklarınızda duygusal yeterliliği beslemek olacaktır.

Tüm dünyayı tüm insanlığı strese sokan koca bir seneyi ardımızda bırakıyoruz. Hayat her şeye rağmen devam edecek ve kendi mutluluğunu kendi sağlığını kontrol etmek senin elinde olacak. 2021’de kendine güzel bir kapı aç. Yapman gereken çok bir şey yok aslında, sadece biraz farkındalık ve kendini dışarıdan gözlemleyebilmek. Yeni yılınız şimdiden kutlu olsun. Gabor Mate ile zihinden fiziğe yolculuk devam edecek. Takipte kalın.