Gazap Üzümleri: Gözlerine Bak Anne, Beni Göreceksin
Nerede bir polis bir adamı dövüyorsa, beni ara anne, orada olacağım.
John Steinbeck, Amerikan edebiyatının ve toplumsal gerçekçiliğin en güçlü kalemlerinden biri. Eserlerinde insan ruhunun derinliklerine inen, yoksulluğu, adaletsizliği ve umudu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren bir yazar. Steinbeck'in külliyatı içinde öyle bir roman vardır ki, üzerinden geçen onca yıla rağmen güncelliğini ve sarsıcılığını yitirmemiştir: Gazap Üzümleri.
1902'de Kaliforniya'nın Salinas Vadisi'nde dünyaya gelen Steinbeck, toprağın ve emeğin kokusunu içine çekerek büyüdü. Gençliğinde çiftliklerde, fabrikalarda ve yol yapım işlerinde çalıştı. Bu deneyimler, onun ileride kaleme alacağı eserlerin temelini oluşturacak, karakterlerine ve hikayelerine eşsiz bir gerçekçilik katacaktı. Fareler ve İnsanlar, Sardalye Sokağı ve Cennetin Doğusu gibi unutulmaz eserlere imza atmış olsa da, Steinbeck'in adını edebiyat tarihine altın harflerle yazdıran şüphesiz 1939'da yayımlanan ve kendisine Pulitzer Ödülü'nü kazandıran Gazap Üzümleri olmuştur.
Gazap Üzümleri, 1930'ların Amerika'sında yaşanan Büyük Buhran ve "Toz Çanağı" (Dust Bowl) felaketinin ortasında hayatta kalma mücadelesi veren Joad ailesinin dramını anlatır. Oklahoma'daki topraklarını kuraklık ve bankaların acımasızlığı yüzünden terk etmek zorunda kalan binlerce aileden sadece biri olan Joad'lar, "altın topraklar" olarak pazarlanan Kaliforniya'ya doğru umut dolu bir yolculuğa çıkarlar. Ancak bu yolculuk, onların hayal ettiği gibi bir kurtuluş değil, daha büyük bir sefaletin, ayrımcılığın ve sömürünün başlangıcı olacaktır.
Roman, sadece bir ailenin hikayesini anlatmakla kalmaz, aynı zamanda dönemin Amerikan toplumunun sosyo-ekonomik yapısına da ayna tutar. Teknolojinin gelişmesiyle tarımda makineleşmenin artması, küçük çiftçileri topraksız bırakırken, büyük toprak sahiplerinin ve şirketlerin zenginliğine zenginlik katmasını eleştirir. Steinbeck, insan onurunun, açgözlülük ve adaletsizlik karşısındaki mücadelesini Joad ailesinin yaşadığı her bir zorlukta okuyucuya hissettirir.
Gazap Üzümleri'ni bu denli güçlü ve etkileyici kılan en önemli unsurlardan biri, tüm karamsar tabloya rağmen umudu ve insanlığa olan inancı asla yitirmemesidir. Joad ailesi, yolda karşılaştıkları diğer göçmen ailelerle birleşerek "biz" olma bilincini keşfeder. Bireyselliğin ve bencilliğin yerini, dayanışma ve yardımlaşma alır. Özellikle ailenin annesi Ma Joad karakteri, sarsılmaz iradesi ve aileyi bir arada tutma çabasıyla romanın adeta bel kemiğidir.
Romanın sonu, edebiyat tarihinin en tartışmalı ve unutulmaz sahnelerinden birini barındırır. Bu sarsıcı final, insanın en zor anlarda bile bir başkası için yapabileceği fedakarlığın ve insanlık onurunun en saf halini gözler önüne serer.
Yayımlandığı dönemde büyük tartışmalara yol açan Gazap Üzümleri, bir kesim tarafından komünist propaganda yapmakla suçlanmış ve bazı eyaletlerde yasaklanmıştır. Ancak tüm bu baskılara rağmen roman, milyonlarca okura ulaşmış ve Amerikan halkının vicdanında derin izler bırakmıştır. Eserin etkisi o kadar büyük olmuştur ki, yayımlanmasından sadece bir yıl sonra, 1940'ta yönetmen John Ford tarafından sinemaya uyarlanmış ve büyük beğeni toplamıştır.
Gazap Üzümleri'nin yankıları sadece edebiyat ve sinema ile sınırlı kalmamıştır. Ünlü müzisyen Bruce Springsteen, romanın ana karakterinden esinlenerek 1995 yılında "The Ghost of Tom Joad" (Tom Joad'un Hayaleti) adlı bir şarkı ve albüm yayımlamıştır. Bu şarkı, romanın temalarını modern zamanların sorunlarıyla birleştirerek hikayenin zamansızlığını bir kez daha kanıtlamıştır.
Bugün Gazap Üzümleri'ni yeniden okuduğumuzda, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan ekonomik krizlerin, göçmen sorunlarının ve sosyal adaletsizliklerin ne kadar tanıdık olduğunu görürüz. Steinbeck'in usta kalemi, bizlere yalnızca geçmişin bir panoramasını sunmakla kalmaz, aynı zamanda günümüz dünyasını anlamak için de güçlü bir anahtar verir.
John Steinbeck, eserleriyle insanlığın ortak acılarını ve umutlarını dile getiren evrensel bir sestir. Gazap Üzümleri ise bu sesin en gür çıktığı, okurunu derinden sarsan ve adalet, onur ve insanlık üzerine yeniden düşünmeye iten ölümsüz bir başyapıttır.