Geç Aşama Yılbaşı Kapitalizmi

Yılbaşının aile ve yeni başlangıçların zamanı olması gerekirken günümüzde bilinçsiz tüketimi ve doğaya verilen zararı temsil ediyor.


Yılbaşı neşenin, aile ile bir araya gelmenin, yeni başlangıçların; aynı zamanda reklam, propaganda ve anneniz için en iyi hediyeler listelerinden kaçamamanın zamanı.

Hayatımızdaki insanlara sevgimizi göstermenin ana yolunun maddi hediyeler olduğu zamanlarda, aslında ne hediyeyi veren ne de alan o maddiyatın sağlaması umulan tatmini hissetmiyor. Alışverişin günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçasına dönüşmüş olması dolayısıyla, özel günlerde alıp verilen hediyeler pek de özelmiş gibi gelmiyor. Peki bu sadece yılbaşında yaşanan bir durum mu? Pek sayılmaz. Her ne kadar yılbaşında veya noelde hatırı sayılır derecede artan bir fenomen olsa da, diğer özel günlerde de yaşandığı yadsınamaz bir gerçek. Anneler veya babalar günlerinde ekranda oynayan reklamlar bize, ailemize verdiğimiz değerin parasal ölçümü olabileceğini empoze eder. Sosyal medya üzerinden takip ettiğimiz paylaşımlar da bu dönemlerde düzülen methiyeler ile sevgiyi teatral bir performansa dönüştürürken, hediyeler ve parasal sevgi gösterimleri üzerine paylaşımlar da olayı bir nevi zenginlik yarışına dönüştürür.

Yılbaşının en büyük suçlu haline gelmiş olmasının birçok nedeni var. Bunlardan en temel sayılabilecek olanı, anneler günü veya doğum gününün aksine birden fazla kişiye hediye alma pratiği. Bu davranış hem daha fazla tüketim hem de üzerine daha az düşünülen alımlarda bulunulması dolayısıyla çöpe atılan veya kullanılmayan daha fazla ürün olması sonuçlarını doğurur.

Alışveriş ve maddi ürünlerin kişisel tatmin ve mutluluğun yerini tutamayacağı ile yüzleşmeliyiz toplum olarak. Alışveriş terapisi gibi bir terim literatürümüze girmişken, bunun bir problem olduğunu nasıl göz ardı edebiliriz? Tatminin geçici ve isteklerin doymaz olduğu bir toplum psikolojisi hem çevresel hem ekonomik hem de psikolojik olarak sürdürülebilir değildir. Alışveriş merkezlerinde ve mağazalarda asılan yılbaşı ışıklarının ve kurulan ağaçların gözlerimizi büyülemesine karşı koymanın zorluğunu inkar etmiyorum ancak mutluluğu objeleştirmenin üzerimizdeki zararı, alım alışkanlıklarımızı gözden geçirmek için oldukça güçlü bir motivasyon. Elbette ki duruma kendimizi gerçekleştirmekten çok daha önemli bir bakış açısı daha var "çevre". Bu yoğunlukta tüketime devam ettiğimiz sürece dünyanın ömrünün kısalmaya devam edeceği inkar edilemez. Ayrıca unutulmamalıdır ki tüketim kadar ürünlerin üretimi de doğaya zararlıdır. Çok ucuz olduğu için aldığımız t-shirtlerin yapımının ve dünyanın öbür ucundan satılmak üzere buraya getirilmesinin pahası çevre için çok fazla. Yalnızca bir sezon giyip daha sonra yenisinin alınacak olması da cabası.

Bütün bunlar tabii ki sevdiklerinize hediye alamayacağınız veya almamanız gerektiği anlamına gelmez. Tam tersi, umudumuz aslında daha bilinçli tüketiciler olmamızdır. Aldığınız şeylerin nereden geldiğine ve hangi materyaller ile yapıldığına dikkat edin, hem kendiniz hem de doğa için.