Geç Kalmışlık Hissi

Hayatı bir yarış olarak görmeyi bırakmak

Geç kalmışlık hissi, çağımızın hızla değişen dünyasında birçok bireyin yaşadığı, karmaşık ve derin bir duygusal durumdur. Bu his, zamanın hızla akıp gittiği ve kişinin hayatındaki belirli hedeflere veya beklentilere ulaşamadığı algısıyla daha da şiddetlenir. Hayatın belirli dönemlerinde ya da sürekli olarak hissedilebilen bu duygu, bireyleri derinden etkileyebilir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

Geç kalmışlık hissi bireylerin kendi yaşamları ve çevreleriyle ilgili beklentileri ile gerçeklik arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanabilir. Toplumsal normlar ve sosyal baskılar, bu hissin oluşumunda önemli bir rol oynar. Özellikle sosyal medya, insanların hayatlarını sürekli olarak başkalarının başarıları ve yaşamları ile karşılaştırmalarına neden olur. Bu karşılaştırmalar, bireylerin kendi yaşamlarından tatmin olmamalarına ve kendilerini yetersiz hissetmelerine yol açabilir.

Özellikle kariyer, evlilik, çocuk sahibi olma gibi toplumsal beklentiler, geç kalmışlık hissini tetikleyebilir. Örneğin, belirli bir yaşa kadar kariyerinde belirli bir noktaya ulaşmamış veya evlenmemiş bir birey, toplumun beklentilerine göre geç kalmış hissedebilir. Bu tür düşünceler, kişinin kendi potansiyelini ve yaşamının gerçek değerini gölgede bırakbilir. İçsel nedenler de bu hissi pekiştirebilir. Kendi başarılarını küçümseme, mükemmelliyetçilik, düşük özgüven gibi kişisel eğilimler, bireyin sürekli olarak kendini yetersiz hissetmesine neden olabilir.

Psikolog Carl Rogers, bireyin kendini gerçekleştirme yolunda en büyük engel, kendine karşı duyduğu olumsuz duygulardır diyerek, kişinin kendisiyle ilgili olumsuz düşüncelerinin bu tür duyguları beslediğini belirtir.


Mükemmelliyetçilik ve Geç Kalmışlık Duygusu

Mükemmelliyetçilik ve geç kalmışlık hissi sıkça bir arada görülen iki duygusal durumdur. Mükemmelliyetçilik, kişinin kendine yönelik yüksek standartlar belirlemesi ve bu standartlara ulaşmak için sürekli çaba göstermesi anlamına gelir. Bu durum, bireylerin kendi başarılarını küçümsemelerine ve her zaman daha fazlasını arzulamalarına neden olabilir. Bu süreçte, herhangi bir başarısızlık veya eksiklik, bireyde yoğun bir yetersizlik hissi uyandırabilir. Mükemmelliyetçilik sürekli olarak daha iyisini yapmalıyım düşüncesiyle, bireylerin mevcut başarılarını ve potansiyellerini takdir edememelerine yol açabilir. Geç kalmışlık hissi, mükemmelliyetçiliğin doğal bir sonucudur. Bireyler, kendi belirledikleri yüksek standartlara ulaşamadıklarında veya toplumsal normlara göre belirli yaşlarda beklenen başarıları elde edemediklerinde, kendilerini geç kalmış hissederler.

Brene Brown: Kendimizi yeterli görmediğimizde hayatımızda 'yeterince iyi' olan hiçbir şey bulamayız.

Brown, mükemmelliyetçilik ve yetersizlik duygusunun geç kalmışlık hissini nasıl tetikleyebileceğini vurgulamaktadır. Kendini yeterli hissetmemek, bireyin kendi başarılarını ve ilerlemelerini görmezden gelmesine neden olabilir.


Geç Kalmışlık Hissinin Etkileri

Geç kalmışlık hissi, bireyin psikolojik sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Stres, anksiyete, depresyon gibi psikolojik sorunlar bu hisle ilişkili olarak ortaya çıkabilir. Özellikle bu hisle uzun süre mücadele eden bireylerde, motivasyon kaybı, hayattan zevk alamama ve özgüven eksikliği gibi durumlar görülebilir. Bu tür durumlar, bireyin hem kişisel hem de profesyonel yaşamını olumsuz etkileyebilir. Bu his, aynı zamanda bireyin ilişkilerini de etkileyebilir. Geç kalmışlık hissi yaşayan bireyler, sosyal ortamlardan çekilebilir, başkalarıyla olan iletişimlerinde sorunlar yaşayabilirler. Ayrıca, bu durum bireyin hedeflerine ulaşma çabasını da olumsuz olarak etkileyebilir. Bu tür bir hissin sürekli olarak deneyimlenmesi, bireyin yaşamdan tatmin olmasını zorlaştırabilir ve genel olarak yaşam kalitesini düşürebilir.

Bu Hisle Başa Çıkma Yolları

Geç kalmışlık hissiyle başa çıkmanın birkaç etkili yöntemi vardır. İlk olarak, bireylerin bu hissin normal bir deneyim olduğunu kabul etmeleri önemlidir. Her bireyin yaşam yolu farklıdır ve herkesin başarıları ve yaşam dönüm noktaları kendine özgüdür. Bu nedenle, başkalarıyla karşılaştırma yapmak yerine, bireylerin kendi ilerlemelerine odaklanmaları daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Hedef belirleme ve planlama yapmak, geç kalmışlık hissiyle başa çıkmada önemli bir adımdır. Bireyler, neyi başarmak istediklerini belirlemeli ve bu hedeflere ulaşmak için somut adımlar atmalıdır. Küçük ve ulaşılabilir hedefler belirlemek, bireyin kendine olan güvenini arttırabilir ve ilerleme kaydetme hissini pekiştirebilir. Aynı zamanda, bu süreçte esnek olmanın ve değişen koşullara uyum sağlamanın da önemli olduğunu unutmamak gerekir. Bir diğer unutulmaması gereken nokta, bireyler geride kaldıklarını düşündükleri alana gerçekten yönelmek, yürekten bir şekilde başarı için çabalamak istiyor mu? Toplumsal baskı, aile beklentileri gibi sebepler yüzünden 'zorunda' mı hissediyor yoksa gözlerini kapadığında kendini mutlu bir şekilde hayal edebiliyor mu? Bu sorulara verilecek olan cevaplar, bireylerin hayata olan bakış açısını büyük ölçüde değiştirebilir. Son olarak, mindfulness ve meditasyon gibi teknikler bireylerin anı yaşamasına ve geçmiş veya geleceğe yönelik endişelerden kurtulmalarına yardımcı olabilir.

Eckhart Tolle: Şu an dışında, var olan tek zaman dilimi yoktur. Geçmiş, yalnızca bir anı; gelecek ise sadece bir hayaldir.

Tolle, bireylerin anı yaşamasının önemini vurgular. Geç kalmışlık hissi, geçmişe veya geleceğe yönelik endişelerden kaynaklanabilir. Bu nedenle, şimdiki anı kabul etmek ve ona odaklanmak, bu hisle başa çıkmada etkili bir strateji olabilir. Bu teknikler, bireyin zihinsel ve duygusal durumunu dengelemesine, stres ve anksiyete seviyelerini azaltmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, kendine karşı şefkatli olmayı öğrenmek, bireyin kendi hatalarını ve başarısızlıklarını kabul etmesine ve bunları büyüme fırsatları olarak görmesine yardımcı olabilir.

Geç kalmışlık hissi, modern dünyada birçok insanın yaşadığı karmaşık ve derin bir duygusal durumdur. Bu his, içsel ve dışsal faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklanabilir ve bireyin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Ancak, bu hisle başa çıkmak mümkündür. Kendi yaşam yolunu takdir etmek, hedef belirleme ve mindfulness gibi teknikler bu süreçte yardımcı olabilir. Unutulmamalıdır ki, her bireyin yaşam yolu ve deneyimi benzersizdir ve hiçbir yaş veya zaman dilimi, belirli bir başarıyı ya da mutluluğu garanti etmez. Önemli olan, kendi yaşam yolculuğumuzda nerede olduğumuzu kabul etmek ve bu yolculuğu anlamlı kılacak adımlar atabilmektir.

https://www.youtube.com/watch?v=aWJYbdN5kyE