Geçmişle Hesaplaşmak
Değiştirebilir miyiz?
Sosyal medyada bir Okan Bayülgen videosuna rastlamam bu yazıyı yazma kararı aldırdı bana. Videoda bir ropörtajında sunucu "Hayatımda verdiğim en büyük mücadele kendimle ve ailemle oldu demişsiniz. Bu ne demek?" diye soruyor. Okan ise şöyle cevap veriyor; "Suçlamadım, her çocuk suçlar, suçlamadan ne yapabilirim diye düşündüm. Yarasız çocuk yoktur.. Bu yaralar sana haklılık getirmiyor. Haksızlık getiriyor, çünkü neden olduğu şey başka olaylarda haksız duruma düşmek. Bu haklılığın aslında onun acısını çıkardığın bir eş ilişkisinde senden özür dilemeni gerektirecek. Onun eksikliği seni başka bir yerde haksız çıkaracak. İş yerinde özür dilemek zorunda kalacaksın, ailede.. Yeni sakatlıkların olmasına neden olacak. O yara tertemiz bir tenle kapanmayacak.. O yara izini deşeceksin.. Ben şöyle yaptım. Allahım ne olur bu beni daha sert, daha kaba, espriden yoksun, hoyrat, incelikleri olmayan insan haline getirmesin."
Hayatımın son bir yılında kafamda geçmiş daha fazla dönmeye başladı. Malum filmler, diziler, kitaplar ve hatta sosyal medyada uzman olduğunu iddia eden şifacılar! Atalarımızdan gelen travmalarımızın nasıl nesilden nesile aktarıldığını ve iyileşme süreçlerinin ise nasıl bir terapiyle tamamlandığını bize açıkça gösterse de toplumumuzda bulunan insanın ailesinin, genlerinin onu şekillendirdiğine dair onlarca (mesela katranı kaynatırsın olur mu şeker şeklinde başlayan) atasözü, deyim geçmişin izlerini kolaylıkla çözemeyeceğimizi göstermektedir. Elbette ailemizde, çevremizde büyürken yaşadığımız travmalar, mutluluklar, çatışmalar, karmaşalar karakterimizin oluşmasında, hayata bakışaçımızda çok büyük katkılarda bulunmuştur. Ailemizin nasıl olduğu ve bize öfkeyle mi veya sevgiyle mi baktığı bizim de hayata nasıl baktığımızı belirlemedi mi çoğu zaman? Peki travmalarımızı atlatıp, yaralarımızı sarıp başka bir insan olarak yaşamımıza devam etmemiz mümkün müdür? Bugün burada oturmuş dün yaptığım hataları düşünürken bunlardan bir öğreti çıkarıp yeniden aynı durum birebir yaşansa kendime hakim olamayıp aynı hatayı yapar mıyım yine? Yoksa hatamdan aldığım dersi içselleştirip bambaşka bir insan olabilir miyim?
Kendime defalarca kez tekrarladığım ve olgunlaşma diye tanımladığım tepkilerimi kontrol etme yeteneğine bir gün gelip tam anlamıyla sahip olabilir miyim? Evet, bunlar geçmişin izleri dediğim yaralarımı kapatıp kanatmadan, kimseye yaralarımla yeni yaralar açmadan tam da Okan'ın dediği gibi suçlamadan, haksız duruma düşmemek için haklılığımı unutup daha yumuşak, daha çok gülen, hayatı incelikleriyle görebilen birisi olabilir miyim? Acaba bu aşama tasavvufta şeyhlik, halk arasında ermişlik dedikleri aşama olmasın? O kadar erişilmez midir tüm bunlar? Aklımda deli sorular.