Geçmişten Bugüne Feminizm
Kadınların dünden bugüne mücadelesi
Kadınların duruşuyla başlayan feminizm akımı Orta Çağ'dan günümüze büyük bir gelişme göstermiştir. Batı'dan diğer ülkelere yayılmıştır. Öncelikle 19. yüzyılın sonundan 20. yüzyıla kadar kadınların siyasal alanda eşitlik mücadelesi ortaya çıkmıştır. 1971 yılında feminist düşüncenin en önemli çalışmalardından olan Olympe de Gouges'un "Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirgesi'ni yayımladı. Bu bildirgede kadınların da insan oldukları ve erkeklerle eşit hakları hakettiği yazıyordu. Kadın hakları mücadelesinde çok ses getirdi.
Birinci dalga feminizmin ana konusu eşitlikti. Feministler oy hakkını elde etmek için çeşitli eylemler yaptılar. Başarılı da oldular. Birinci dalga feminizm, kadınların evlilik, eğitim, siyasal haklar, iş hayatı gibi temel alanlarda eşitliği isteyen bir dalgaydı. Kadınlar örgütlenerek protesto başlattılar. Yıllarca mücadele ettiler. Birinci dalganın en önemli konusu olan eşitlik, ikinci dalga feminizmde yanına özgürlüğü alarak devam etti. İkinci dalga feminizmin konuları eşitlik ve özgürlük. İkinci dalga feminism, kadınlar için her anlamda özgürlük isteniyordu. Çünkü kadınlar özel alanı da yoktu, her anlamda baskı ve kısıtlama vardı. Ayrıca, özel-kamu ayrımına da değiniyorlardı. Ev, özel alan gibi kişisel alanların yanında kamusal alan ve toplumla ilgili olayları da kapsamaktaydı. Bireysel alana devlet karışmıyordu. İkinci dalga feministin öncülerinden olan Simone de Beauvoir'in bir kitabında kullandığı "öteki" kavramı kadınların çok fazla alanda eşitsizliğe maruz kaldıklarını gösteriyordu. Kitabında kadını kadın yapar nedir tarzı sorulara yanıt arıyor, aynı zamanda kadın ve erkeğin toplum içindeki yerini de gösteriyordu. Erkek düşünen varlık, rasyonel insan gibi zihinsel özellikleriyle tanımlanırken kadın bedensel özellikleriyle erkeğin ötekisi olarak tanımlanmıştı. Kadın anne, eş, ev iyi yapan kişi gibi özelliklerle görülüyordu.
İkinci dalga feminizmden sonra üçüncü dalga feminizm, farkları öne çıkarıyor; çoğulluk, çeşitlilik tartışmalarını barındırıyordu. Bu dönemde cinsiyetler, ırklar üzerine konular gündem olmaya başladı. Kesişimsellik tartışmaları ortaya çıktı. Buna göre cinsiyet ya da ırka dayanan tartışmalar birbiriyle içli dışlıdır. Bu ayrımcılığı gören kişiler bu ayrımcılığı aynı anda deneyimlerler. Üçüncü dalga feminizmdeki düşünür ve yazarlar farkları ayırmayı değil de içli dışlı oldukları haliyle kadınlığı çoğul olarak anlamak gerektiğini söylediler. Günümüze doğru ise, bütün eşitsizlikler, bütün sorunlar medyaya taşındı. Teknoloji geliştikçe kadınlar, aktivistler seslerini medyadan duyurdular, duyuruyorlar. Böylece daha çok kitleye ulaşılabiliyor. Eşitsizliklerin bir gün bitmesi umuduyla...