Siyasette Kadının Varlığı Siyasete Nasıl Bir Ufuk Açar ? 

Dünya etrafımızda geri dönülmez bir şekilde değişip evrilirken belki de yönetim sistemlerinin de değişme zamanı artık gelmiş olabilir.


Machiavelli’nin “Prince” veya Hobbes’un “Leviathan” gibi eserleri incelendiğinde, devleti yöneten, gücü elinde tutan karakterlerin erkeksi özelliklerle; devlete veya sisteme yönelik tehditlerin, sorunlu alanların ise dişil karakterlerle resmedildiği görülmektedir. Günümüz toplumunda da cinsiyet eşitliği konusu pek çok alanda görülmekle beraber, özellikle sosyal yaşamda, iş hayatında ve siyasette karşımıza çıkan bir kavramdır. Dünyada, kadınlar erkeklerle aynı haklara sahip olmak, eşit iş - eşit ücret vb. sorunlar için mücadele vermektedirler. Günümüzde, uluslararası alanda kadının temsiline yönelik atılan adımlarla, her ne kadar kadınların bürokrasi veya uluslararası politika alanlarında temsil oranları düşük de olsa, eskiye oranla çoğu ülkede artış gözlenmektedir. Ancak son yıllardaki önemli ilerlemelere rağmen, kadın ve erkek arasında tam eşitlik sağlamak için hâlâ yapılması gereken çok şey bulunmaktadır.

Virginia Woolf, kadınların dünyayı "farklı gözlerle" gördüğünü söyler. Kadınların empati, kişiye değer verme, sabırlı olma, zayıfın yanında yer alma gibi doğal eğilimlerinin siyasete yansıtılması, yani kadının kendine özgü siyaset dilini yaratmasıyla, Türkiye’de demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi alanlarda gelişim kaçınılmazdır. Dünyanın da bu gibi görüş farklılıklarına ve içgüdüsel zenginliklere ihtiyacı vardır. 

Siyasette eril güce dayalı hâkim sistemin değişmesi, ancak yukarıdaki varsayımları gerçekleştirerek siyasete daha etkin şekilde dahil olacak kadın siyasetçiler sayesinde mümkün olabilir. Fakat bunun için öncelikle mevcut söylemin değişerek kadının kendi bakış açısıyla siyaset yapabilmesinin önü açılmalı ve hemcinslerinin sorunlarını anlayabilecek kadınların, siyasi arenada temsillerinin sağlanması gereklidir. Ancak bu denge ve adaletin hayata geçmesi, kadınların kendilerine şans verilmesini beklemesiyle değil, bizzat kadınların istek ve arzusuyla mümkün olabilir.

Özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde kadınların siyasette söz sahibi olması birçok toplumca ilginç bulunmaktadır. Yani siyasetteki kadın varlığı hâlâ yadsınmaktadır. Halbuki küresel istatistikler, en etkili koronavirüs tepkisine sahip ülkelerin ortak bir noktasının olduğunu ortaya koydu: Yönetimde bir kadın olması. Bu da, siyaset ve uluslararası ilişkilerin geleceği açısından kadın liderlerin sayısının ne denli önemli olduğunu bizlere kanıtlar nitelikte. Bu bağlamda, pandemi dönemi dünyanın dört bir yanındaki kadın liderlerin kendi alanlarında ne kadar yenilikçi ve kararlı olduklarını da bizlere kanıtladı.

Aslında, kadın ve erkek söz konusu olduğunda sihirli kelime yine dengedir. Dolayısıyla, yalnızca erkek aklına teslim olmuş bir dünya eksik kalabileceği gibi sadece kadın aklına ait bir dünya da bir başka yönüyle eksik kalacaktır. Elbette kadınların erkeklerden daha iyi liderlik yaptığını söylemek kolay değil ama şimdiye kadarki çalışmalar bunu  kanıtlar niteliktedir. Ayrıca, dünya liderlerinin sadece yüzde 7'sinin kadın olduğunu varsayarsak, bu açıdan kadın liderlerin elde ettikleri başarılar da ayrı bir önem kazanıyor. 

Son olarak, Amerikalı kadın hakları savunucusu Stanton’un “Annelik ihtiyaçları, medeniyetteki tüm ilk girişimlerin gerçek kaynağıdır,” sözünden yola çıkarak, dünya etrafımızda geri dönülmez bir şekilde değişirken belki de yönetim sistemlerinin de değişme zamanı artık gelmiş olabilir. Siyaset başta olmak üzere diğer tüm alanlarda da kadınlara alan açılması, erkek egemen dünyanın çözülemeyen problemlerini ortadan kaldıracaktır.

Korona sonrası bir dünyada, önemli olanın cinsiyet değil maneviyat olduğunun er geç anlaşılması umuduyla.