Gizemli Geleneğin İzinde: Kantonluların Ölü Gömme Ritüelleri

Kantonlu Kültüründe Ölüm: Ruhların Huzura Ulaşması ve Geleneksel Ritüeller.

Kantonlular (Cantonese), Han Çinlilerinin bir alt grubu olmakla birlikte Çin'in güneyinde yaşayan küçük bir toplumdur. Artık daha az bilinen bir etnik köken olarak kabul edilmektedirler ve odak noktası Kantonca dili olan araştırmaların ufak bir alt başlığına dönmüştür. Nitekim bu toplumun varlığı devam etmekte ve en önem verdikleri gelenekleri sürdürmektedirler: Ölüme ve ölüye yaklaşım.

Kantonlularda ölüme ve cesetle ilgili her şeye duyulan hem korku hem de saygı o kadar güçlüdür ki, sıradan köylüler olaya karışmaktan çekinirler; ancak ataların kemikleri, torunların refahı için gerekli olduğundan her ne pahasına olursa olsun korunmalıdır. Kantonluların arasında daha geleneksel olanlar ölüm konusunu anmayı bile şanssızlık olarak kabul ederler. Ata kültüne göre cenaze ritüelinin ilk aşamalarında, ölü son derece güçlü ve öngörülemezdir. Kanton toplumunda erkek miras sahiplerinin miras olarak devraldıkları dünya malını, ölüyü ve cenazeyi idare edip yöneterek kazanmaları gerektiği söz konusu diyebiliriz.

Profesyonel Cenaze Uzmanları

Kantonlular arasında gerçek bir cenaze, uzmanlaşmış profesyonellerle yapıldığı sürece gerçekleşebilir. Cenaze uzmanları arasında karmaşık bir iş bölümü vardır ve cesetle olan ilişkilerine göre bir hiyerarşi hâkimdir. Geomancer'lar cenazeye katılmasa bile ölünün ruhunu etkiledikleri için en önemli role sahiptir. Hiyerarşinin en altında cesedi hazırlamak ve giysileri, yatak örtülerini vb. malzemeleri bertaraf etmek için istihdam edilen düşük rütbeli işçiler bulunmaktadır. Bu ceset taşıyıcıları işlerinden o kadar 'kirlenmişlerdir' ki köylüler onlarla konuşmaz bile çünkü sadece bir bakışlarının bile uğursuzluk getirebileceğine inanılır. Cenaze hizmetlerinden yani 'beyaz işlerden' gelirlerinin çoğunu veya tamamını kazanan rahipler, rahibeler, müzisyenler, tabut yapımcıları, falcılar gibi bir dizi profesyonel bulunmaktadır.

Görünmez Ölüm Bulutu

Kanton köylerinde yaklaşan bir ölüm haberi kısa sürede yayılır. Hamile kadınlar ve çocuklar cenaze evinden uzak durur; çiftçiler, yavruları olan büyükbaşları ve yavrularını yakındaki ahırlardan hatta köyden çıkarırlar. Çünkü her türden yeni doğan varlığın, ölüm anında cesetten yayılan 'ölümcül aura'ya karşı son derece savunmasız olduklarına inanılır. Öldürücü aura, ölünün evini sarmakta ve yas tutanlara 'görünmez bir bulut gibi' yapışmaktadır

Ölen kişinin hanesi yas rengi olarak kabul edilen beyaz kıyafetler giyer, kadınlar geleneksel yas şarkıları söyleyip ağıt yakar, erkekler ise enstrüman çalarlar. Köydeki her haneden en az bir kişinin saygılarını sunmak için bu cenazeye katılması gerekir ve artık törene başlayabiliriz.

Ölümden Gömülmeye Doğru

Tören ölünün evinden köy dışındaki bir dere veya kuyuya yapılan bir yolculukla başlar. Baş yasçı (genellikle büyük oğul) derenin koruyucu ruhuna saygı gösterir ve içine birkaç bakır bırakarak 'su satın alır'. Bu su cesedi yıkamak için kullanılır. Baş yasçı ve uzmanlar dışındaki kadınlar duvara dönüp elleriyle yüzlerini kapatır, erkekler ayaklarına bakarlar.

Ceset tabuta yerleştirilip tabut kapatıldıktan sonra bakışlar tabuta yönelir, her aile temsilcisi ölüye yakınlığına göre şarap sunumu yapar. Ölünün ailesi cenazeye katılanlara madeni paralar dağıtır. Madeni para çok dikkatlice ele alınır, asla cebe konmamalıdır. Cenaze bittikten hemen sonra da para, şeker almak için kullanılmalı veya daha da iyisi bir dilenciye verilmelidir.

Son olarak cenaze mezarlığa taşınırken, tabut köyün hayalî sınırlarını geçtikten sonra sadece ölünün erkek akrabaları, birkaç yakın akraba ve topluluk liderleri, tabutu tamamen mezarın yanına kadar takip eder. Kalanlar köyün kapılarına yaklaştıklarında ellerini, boyunlarını ve yüzlerini taze su kaplarında yıkarlar. Herkes yıkandığında topluluk normale döner: kapılar açılır, çocuklar sokaklarda tekrar koşarlar ve çiftçiler hayvanlarını geri alırlar. Tehlike geçmiştir.

Detaylar ve Semboller

Ceset yıkandıktan sonra kalan su, köyden uzak bir akarsuya boşaltılır. Matem elbiseleri ve diğer tek kullanımlık malzemeler, ölünün gömülmesinden sonra ateşte yakılır. Cenaze sırasında kullanılan hiçbir şey tekrar kullanılmaz. Yakım sırasında ortaya çıkan duman, 'ölüm dumanı' olarak adlandırılır. Bu nedenle, bazı yerlerde yakım işlemi için özel alanlar bulunmaktadır.

Kadınların ritüeldeki rollerine gelecek olursak kadının, kocasının cenazesine katılması o kadar büyük bir travma olarak görülür ki bazı Kanton bölgelerinde bu eşlerin cenazeye katılması yasaktır. Diğer yandan, erkek eşler de ölmüş eşlerinin cenazesine katılmaz ancak bu, kadınların erkeklerinden önce ölmesinin şanssız ve haince görülmesindendir. Ölünün bulunduğu hanedeki kadınlar yedi günlük bir yastan önce saçlarını yıkamazlar. Aynı şekilde erkekler de saçını veya sakalını yıkamaz ya da tıraş etmez.

Tabutun mezarlığa taşınmasıyla birlikte, Kantonluların ölü gömme gelenekleri titizlikle yerine getirilmiş olur. Bu derin ritüeller, sadece ölüyü değil, aynı zamanda yaşayanları da etkileyen mistik bir atmosfer yaratır. Ölümün ve ölüye yaklaşımın bu denli kutsal olduğu bir kültürde, her adımın anlamı ve önemi vardır.

Kantonluların bu gelenekleri, geçmişten günümüze aktarılan zengin bir mirası temsil eder ve toplumun birliğini ve dayanışmasını güçlendirir. Bu derin bağ, yaşam ve ölüm arasındaki sonsuz döngüye olan saygıyı yansıtır ve gelecek nesillere aktarılmak üzere büyük bir özenle korunmaktadır.


Kaynaklar:

Watson, J. L. (1982). "Of Flesh and Bones: The Management of Death Pollution in Cantonese Society." In Death and the Regeneration of Life (s. 112-135). Cambridge University Press.

Topley, Marjorie. "Chinese Rites for the Repose of the Soul; with special reference to Cantonese Custom." Journal of the Malayan Branch of the Royal Asiatic Society, vol. 25, no. 1, August 1952, ss. 149-160. https://www.jstor.org/stable/41502939