Gökyüzünde Uçurtmalara Yer Açalım
Gökyüzünü severim. Bana babamı hatırlatır zira. Bu yüzdendir ki Çitalı mahlasını kullanırım şiirlerimde.
Kaç gece gökyüzüne bakarak uyumak istedim sayamam. Gökyüzü benim mabedim gibi, ibadet yerim gibi. Bana, babamı hatırlatır gökyüzü zira. Ben küçükken babamla birlikte bir hikâye yazmıştık. Gerçek bir hikayeydi. Aslında babamın özlemlerine dayalıydı daha çok. Hikâyede babam, gökyüzüne baktığında kendi hayallerini, kendi küçüklüğünü, mutlu anlarını görürmüş o dev gökyüzü ekranında. Ben de gökyüzüne baktığımda babamı, onun hayalini görürüm; tıpkı, hikayemde ve gerçekte olduğu gibi, babamın gökyüzüne baktığında gökyüzünde kendi küçüklüğünü, hayallerini gördüğü gibi. Ben de babamı görürüm tanıdığım kadarıyla gökyüzünde. Yıldızlardan daha çok, Ay’dan daha çok babamın hayaliyle tutuştururum gökyüzünü. Hikayemizin başlığı ise “Gökyüzünde Uçurtmalara Yer Açalım.” idi. Bunun için seçmiştim “Çitalı” mahlasını.
Odamın tavanı pütürlüydü. Karanlıkta gözüm açıp izlerdim odamın tavanını. O pütürler yıldız gibi görünürdü bazen. Beynimi kandırıp o pütürlerin yıldız olduğuna ikna etmeye çalışırdım kendimi. Kaç kere düşledim odamın tavanının gökyüzü olduğunu. Kaç kere düşledim gökyüzünü izlediğimi. Belki bir uçurtma da uçardı orada bir yerde, altıgen. Çitalı dediğimiz uçurtma o gökyüzünde, ve babamı görürdüm. Ama biliyordum, gökyüzü yoktu orada, yıldız yoktu, uçurtma yoktu, babamı izleyemiyordum. Orası gökyüzü değil, yalnızca pütürlü bir oda tavanıydı. Gökyüzünün masmavi halini, kapkara halini, gri halini görmüyordum. Tavanı izliyordum, biliyordum. Ve ben yine, odamın pütürlü tavanını gökyüzüymüşçesine hayal ederek, tavanı izliyorum. Uçurtmasız, yıldızsız, babamsız
Yeterli gelmezdi tavan bazenleri. Daha fazla kandıramazdım kendimi, gökyüzünü görmek isterdim. Açardım camı dışarıya bakardım. Gökyüzüne. Önüm bina, sağım solum bina. Bir tam tepemde var gökyüzü ama kafamı kaldırıp da istediğim vakit kadar bakamazdım gökyüzüne. Kafam yorulurdu ve sanki sevdiği oyuncak arabasından ayrılan bir çocuk gibi, ama kendi isteğimle bırakırdım gökyüzünü. Girerdim içi sıcak, dışı buz yatağıma. Pütürlü tavanı izlerdim yeniden. Yeniden.