Güç Psikolojisi

Güç bir insanı ne kadar zalimleştirir...

Güç deyince aklınıza ne geliyor? Parasal mı, fiziksel mi, psikolojik mi? Gücü hangi açıdan değerlendirdiğinize göre değişir bu. ‘Güçlü olma’ kavramı, baktığımızda o kadar da masum olmayan ama gerekli olan bir şeydir. Bazıları maddi açıdan güçlü olup her şeye sahip olmak isterken bazıları mental açıdan güçlü olup sağlıklı olmak ister. Bu, hayata bakış açınızla da alakalı bir şeydir. Kendimi en iyi hangi halde mutlu hissedersem o halde güçlü olmalıyım. Peki güç kavramı o kadar masum mu?

İnsanoğlu, yıllardır hep güçlü olma peşindedir. Gücün getirdiği hırs, kibir insanı sadakatsizleştirir ve empati duygusunu yok etmeye başlar. Kontrolsüz bir güç; ‘her şeyi yapabilirim’ düşüncesi insanı zalimleştirirken bir yandan da daha çok isteme arzusu uyandırır. Zayıf bir insan istediği gücü elde edince konumunu koruyarak zayıfların yanında olacağını sanır. Ama güç sarhoşluğu insanı değiştirir. Narsizme doğru bir kayış gerçekleşir insanda. Bu sefer etik bulmadığı ne varsa hepsi normal gelmeye başlar. Çünkü istediğini elde edebiliyordur artık.

Üniversitede karşılaştırmalı siyaset dersinde anarşizm konusunu işlerken güç kavramı üzerinde durmuştuk. Anarşistlere göre; 'o tahta kim geçerse geçsin o gücü elde edince yönetme arzusu kendisini otoriter bir insana çevirecektir' düşüncesini savunurlar. Aslında baktığımızda çok yanlış bir düşünce değildir. Yüzyıllardır şahit olduğumuz bir olaydır. Demokrasinin gücüyle başa geçmiş birçok siyasetçi demokrasiyi yıkmak için uğraşmıştır. Mesela belediye başkanlarına bakın, en doğrusu bile en ufak güç sarhoşluğunda kendi çıkarları doğrultusunda yönetmeye başlıyor. Ya da officer olarak çalışan bir işci düşünün konumu yükseldikçe çalışanlara bakış açısı değişiyor, eski arkadaşlıklarını bitiriyorlar. Neden bir güç insanı bu denli zalimleştirir?

Genelde herkesin bildiği hatta üstüne film çekildiği psikolojik bir deney yapılıyor. 1971 yılında bir gücün insanları ne kadar zalimleştirebileceğini ortaya koymuşlardır; Stanford Hapishane Deneyi. Sosyal psikolog Philip Zimbardo üniversitenin bodrum katında yapay bir hapishane ortamı kurmuştur. ‘Suçlu’ ve ‘gardiyan’ olarak yürütmek istediği bu sosyal deneyde gönüllü katılımcaların nasıl rollerine büründüğünü, sosyal rollerin onları nasıl değiştirdiğini incelemek istedi (Deneyden bahsedeceğim için filminde spoilerini vermek durumunda kalıyorum.) Kendilerine atfedilen rollere göre davranmaya başlamışlardır. Rolün büyüsüne kapılan gardiyanlar gerçekten suçlu rolündeki kişileri hırpalamaya ve zarar vermeye başlamışlardır. Davranış kalıpları deney dışına çıkmaya başlayınca deneyi durdurmak zorunda kalmışlardır.

İnsanoğlunun güç karşılarındayken ne kadar masum olduğunu gücü elde edince unutabiliyor. Kontrollü güç nasıl sağlanabilir? Evet, zayıf insanlar güçten beslenerek hırslı ve kötü olabiliyorlar ama erdemli kişiler için geçerli değildir bu. Güç elde edildiğinde farkındalığın yüksek olması lazım. Empati duygusu kaybedilmemelidir. Güç insanoğluna değil, insanoğlu güce hükmetmelidir.