Gümüşün En Zarif Hali: Telkâri
Kaybolmaya yüz tutmuş köklü bir gelenek: Telkâri
Sürekli değişen dünyamız bir yandan muazzam yeniliklerle hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan da geçmişin o naif güzelliklerinin zamanla kaybolmasını hızlandırıyor maalesef. Bu kaybın en belirgin halini geçmişte büyük emeklerle var edilen zanaat kollarında görüyoruz. Bugünkü yazımızda tam da böyle bir zanaattan bahsedeceğim sizlere. Telkâri zamanla unutmaya yüz tutmuş, günümüzde bazı illerimizde az oranda varlığını sürdürmeye çalışan ve tarihi çok eskilere dayanan bir zanaat.
Telkâri, geçmişi çok eskilere dayanan gümüş işleme tekniğidir. Telkâri yapımında “çift” adı verilen cımbıza benzer ince alet kullanılması nedeniyle “çift işi” olarak da adlandırılır. Ayrıca Osmanlı'da Ahilik yoluyla gelişen bu zaanatin Türk-İslam motifleri ekseinde şekillenmesi ve özellikle “vav” harfi şeklinde ürünlerinin çok yapılması telkârinin “vav işi” olarak adlandırılmasına sebebiyet vermekte. Yapılan arkeolojik kazılarda ilk telkâri örneklerinin ise MÖ. 3000 yılından beri Mezopotamya’da; MÖ. 2500 yılından sonra da Anadolu’da yaygınlaştığı görülüyor. Telkâri geleneğinin Suriye ve Musul’dan Anadolu’ya geçtiği tahmin ediliyor ve 15. yüzyıldan sonra Türkler arasında yapımı hızla artıyor.
Telkâri işleminin temelinde ana iskelet olan “muntaç (kılavuz)” yer alır. Muntaçların yapımıyla başlanan işleme, muntaçların içine yerleştirilmiş motiflerin eklenmesiyle devam ediliyor. Bunlar genellikle her biri farklı şekillerde olan vav, kake, dudey, gül, tırtıl, güverse vb. isimlendirilmiş motiflerdir. Muntaçların tel kalınlığının ise her zaman motiflerin tel kalınlığından fazla olması gerekiyor. Son olarak gümüş teller “kaynak” yöntemiyle birleştiriliyor. Milimetrik kalınlıktaki bu tellerin kaynak aşaması oldukça meşakkatli olup sabır gerektiriyor. Büyük uğraş ve ince işçilik gerektiren telkâri zanaatı sonucunda elde edilen ürünlere ise hayran olmamak elde değil.
Aşağıdaki görsellerde bu zanaatın bazı ürünlerini sizlerle paylaşmak isterim:
Telkâri geçmişte özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaygın olup günümüzde halâ Mardin, Ankara ve Trabzon’da zor da olsa yaşatılmaya devam ediliyor. Bu zanaatın gelecek nesillere aktarılması köklü bir kültürün yaşatılması için elzem olsa da günümüzde telkâri ustalarının yerlerine yetiştirecek kimseyi bulamaması bir geleneğin de tarihin tozlu sayfalarında yerini almasına neden olacak gibi görünüyor.