Hakiki Bir Türk Aydını: Nurettin Topçu

Rehber ve ilham kaynağı.

Nurettin Topçu’nun fikirleriyle tanışmam hayatıma önemli bir dönüm noktası oldu. Onun düşünce dünyasına adım attığım ilk an okuduğum satırlarda kendimi bir arayış içinde bulduğum o yolda ışık tuttuğunu fark ettim. Topçu, 1909 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş ve daha çocuk yaşlarında kitaplara olan ilgisiyle dikkat çekmiştir. Ortaokul yıllarında Mehmet Akif Ersoy’a duyduğu hayranlık, onun fikir dünyasında ilk kıvılcımları ateşlemiştir. İstanbul Lisesi’ni bitirdiği yıl kazandığı devlet bursuyla Fransa’ya giderek Strazburg Üniversitesi’nde felsefe, ahlak, psikoloji, tarih ve sanat gibi birçok alanda eğitim almıştır.


Batı ile Bütünleşirken Kendi Kökenini Koruma

Fransa’da eğitim aldığı yıllar, Nurettin Topçu’nun hem düşünce dünyasında hem de karakterinde köklü değişimlere yol açmıştır. Batı’nın bilim ve sanat birikimini özümsediği bu dönemde, aynı zamanda tasavvuf tarihçileriyle tanışmış ve Sezgicilik felsefesinin önemli temsilcilerinden Bergson’un etkisinde kalmıştır. Ancak Batı’nın değerlerini sorgusuz benimsemek yerine, onları kendi kültürünü zenginleştirmek için bir araç olarak kullanmıştır. Topçu’nun bu yaklaşımı, 20. yüzyılın başında sıkça rastlanan yanlış Batılılaşma anlayışına açık bir eleştiridir. Batı’ya giden pek çok Türk genci, ailesini, kültürünü ve geçmişini küçümseyerek dönerken Topçu bu yolu izlememiş, aksine kendi kültürüne daha da sıkı sıkıya bağlanmıştır.


Topçu’nun düşünce dünyası, “Hareket Felsefesi” ve “İsyan Ahlakı” kavramları etrafında şekillenir. Hareket Felsefesi, insanın doğuştan gelen iradesinin sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini savunurken, İsyan Ahlakı, bu iradenin hakikate ulaşmak için sorgulama özgürlüğüne sahip olduğunu vurgular. Bu iki kavram, Topçu’nun fikirlerinin temelini oluşturmuş ve onun Anadoluculuk veya Anadolu sosyalizmi tezlerini şekillendirmiştir. Topçu, devletçi, antikapitalist ve antisemitist görüşlerini savunurken, ahlaki tutarlılığı her zaman ön planda tutmuştur.


Maarif Davası: Eğitimin Kutsallığı

Topçu’nun fikir dünyasını anlamak için kaleme aldığı eserler vazgeçilmez bir rehberdir. Türkiye’nin Maarif Davası, onun eğitime dair görüşlerini derinlemesine ortaya koyar. Ona göre, eğitim sistemi sadece bilgi aktarmaktan ibaret değildir; bu sistem, bir milletin kültürel ve ahlaki değerlerini inşa etmelidir. Ancak modern eğitim sistemi, mektep kavramını ortadan kaldırarak kolejler ve dershaneler gibi maddiyat odaklı kurumlarla yozlaşmıştır. Topçu, çocukların kültürlerini öğrenmeden yabancı bir dilde eğitim almalarını sert bir şekilde eleştirir. Eğitim, bireyin kendi köklerinden beslenerek şekillenmesini sağlamalıdır. Aksi takdirde, yozlaşma kaçınılmazdır.


Yazar, öğretmenleri bir milletin manevi mimarları olarak tanımlar. Öğretmenlerin yalnızca bilgi aktarıcı değil, aynı zamanda ahlaki ve kültürel rehberler olması gerektiğini savunur. Topçu’ya göre, öğretmenlik, fedakarlık gerektiren kutsal bir görevdir. İlk öğretmen Hz. Muhammed’den Osmanlı alimlerine kadar birçok ismi örnek gösterir ve öğretmenlerin nesilleri şekillendiren temel taşlar olduğunu ifade eder.


Toplumsal Eleştiriler ve Çözüm Önerileri

Türkiye’nin Maarif Davası kadar etkileyici bir diğer eser olan Ahlak Nizamı, Topçu’nun toplumsal sorunlara dair derinlemesine analizlerini içerir. Kitap, “Batan bir dünya nizamının enkazı üzerindeyiz” ifadesiyle başlar. Toplumun körü körüne otoriteye itaat etmesini eleştirir ve toplumun bir kurtuluş çağrısı içinde olduğunu söyler. Topçu, yöneticilerin ve aydınların, bu çaresiz topluma el uzatmadığını, gerekli donanımdan yoksun olduğunu vurgular.


Üniversitelere dair görüşleri de oldukça dikkat çekicidir. Üniversitelerin bir milletin kültür kaynağı ve milli eğitimin düzenleyicisi olması gerektiğini ifade eder. Ancak üniversitelerin günümüzde yozlaşarak ideolojik çatışmaların merkezi haline geldiğini, öğrencilerin yalnızca evden uzaklaşmak için bu kurumlara yöneldiğini belirterek sert eleştirilerde bulunur.


Komünizme Eleştiriler ve Toplumun Ahlaki Boyutu

Topçu, komünizm ve batılılaşma süreçlerini insanlık ruhuna yapılan en büyük suikastlar olarak değerlendirir. Batılılaşma adına yapılan hataların, insanı vicdandan ve ahlaktan kopardığını ifade eder. “Madde ruhumuzun kanatlarını taşıyor” diyerek materyalist yaklaşımların insanın manevi yönünü hiçe saydığını dile getirir. Topçu’nun bu eleştirileri, yalnızca ideolojik değil, aynı zamanda ahlaki bir derinlik taşır.


Sonuç: Hakiki Bir Aydın Olmak

Nurettin Topçu’nun hayatı ve eserleri, hakiki bir aydın olmanın ne demek olduğunu anlamamıza yardımcı olur. Topçu, Batı’nın bilgi birikiminden faydalanırken, kendi kültürünü kaybetmeden bu birikimi Türk toplumunun hizmetine sunmayı başarmış bir isimdir. Toplumun eğitimi ve ahlaki değerleri üzerine derinlemesine düşünen, eleştirilerinin yanına çözüm önerileri koyan bir düşünürdür. Onun hayatı, düşünceleri ve eserleri, günümüz aydınlarına bir rehber ve ilham kaynağıdır.


Topçu’yu anlamak, yalnızca onun fikirlerini öğrenmek değil, aynı zamanda kendi benliğimizi ve toplumsal sorumluluğumuzu sorgulamak demektir. Hakiki bir aydın olma yolunda onun izinden gitmek, hem bireysel hem de toplumsal anlamda derin bir dönüşüm sağlayabilir.