Haksız Ödemelere Karşı Güvenceniz: İstirdat Davası Rehberi

Gerçekte borçlu olmadığınız halde yaptığınız ödemeleri geri almanın yasal yollarını keşfedin ve haklarınızı nasıl savunacağınızı öğrenin.

İstirdat, Türkçe’de “geri alma” anlamına gelen Arapça kökenli bir sözcüktür. İcra ve İflas Kanunu’nda özel olarak düzenlenen istirdat davası, istirdatın kelime anlamından da çağrışım yapabileceği gibi, borçlunun aslında borçlu olmadığı halde ödemek durumunda kaldığı paranın geri alınabilmesine olanak tanıyan bir dava türüdür.

Peki aleyhine icra takibi başlatılan biri nasıl gerçekte borçlu olmadığı bir parayı ödemek durumunda kalabilir? Bu sorunun cevabı için Türk hukukunda icra takip sürecinin nasıl işlediğinden biraz bahsetmek gerekmektedir. Hukukumuzda herkes herkese karşı icra takibi başlatabilmekte ve gerçek alacak ve borç durumu ile bağdaşmasa bile taraflardan birinin diğer taraf aleyhine başlattığı icra takibi karşısında alacaklı ve borçlu sıfatları doğabilmektedir. Şekli kurallara uygun olarak takip talebinde bulunan herkes icra takibi başlatabilir. Alacaklı olduğunu iddia eden tarafın alacağını ispat külfeti altına girmeden herhangi bir kişiye karşı icra takibi başlatabilmesi olanağına karşılık olarak borçlu olarak gösterilen taraf da herhangi bir gerekçe sunmadan, borca süresi içerisinde itiraz ederek icra takibini durdurabilir ve takip alacaklısı tarafın haczedilebilir malvarlığına haciz koymasını engelleyebilir. Bu nedenle, icra takibi açısından kanunla belirlenmiş itiraz sürelerini kaçırmamak oldukça önemlidir. İcra takibinde borçlu olarak gösterilen tarafın hukuken alacaklı olduğunu iddia eden tarafa herhangi bir borcu olmasa dahi itiraz sürelerinin kaçırılması halinde borçlu aleyhine başlatılan icra takibi kesinleşir ve alacaklı borçlunun malvarlığını haczetme ve satışını talep etme haklarına sahip olur. İtiraz sürelerinin kaçırılması nedeniyle icra takibi kesinleşebileceği gibi borca süresi içerisinde yapılan itirazın yerinde görülmemesi halinde de itiraz kaldırılır ve icra takibi haciz aşamasına geçer. Malvarlığının haczedilmemesi ya da haczedilen malvarlığının satılmaması amacıyla borçlu aleyhine başlatılan icra takibini sona erdirebilmek için borçlu olmadığı halde takip borcunu ödeyecektir ve bu durumda da istirdat davasını açması gündeme gelecektir.

İstirdat Davasının Şartları

İstirdat davasını İcra ve İflas Kanunu madde 72/VII’de, “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Maddede yer alan düzenleme uyarınca istirdat davasının açılabilmesi için gerekli şartlar şu şekilde sıralanabilir:

1. Borçluya karşı icra takibi başlatılmış olmalıdır.

2. İcra takibi, itiraz süresinin kaçırılması ya da itirazın kaldırılması nedeniyle kesinleşmiş olmalıdır.

3. Borçlu, borçlu olmadığı takip borcununu tamamen ödemiş olmalıdır.

4. Dava ödeme tarihinden itibaren bir sene içerisinde açılmış olmalıdır.

Borçluya karşı icra takibi başlatılmış olmalıdır:

Borçlunun ödemeyi aleyhine icra takibi başlatıldıktan sonra yapması gerekmektedir. Takip borçlusu tarafından, takip alacaklısına henüz icra takibi başlatılmadan yapılan ödemeler istirdat davasının konusunu teşkil etmeyecektir.

İcra takibi, itiraz süresinin kaçırılması ya da itirazın kaldırılması nedeniyle kesinleşmiş olmalıdır:

Ödemenin, icra takibinin itiraz süresinin kaçırılması ya da süresi içerisinde yapılan itirazın kaldırılması nedeniyle kesinleşmesinden sonra yapılmış olması gerekmektedir. Başka bir anlatımla aleyhine icra takibi başlatılan borçlunun takip borcunu icra takibinin kesinleşmesinden sonra cebri icra tehdidi altında yapmış olması gerekmektedir. Borçlu, malvarlığına haciz konulacağı ya da haciz konulan malvarlığının satılacağı endişesiyle takip borcunu ödemek mecburiyetinde kalmaktadır. Takip borçlusunun, süresi içerisinde borca itiraz etmemesi ya da itirazının kaldırılması neticesinde, takip alacaklısı taraf borçlunun haczedilebilir malvarlığının haczedilmesini ve satışını isteyebilecektir. Bu durumda cebri icra tehdidi altında olan, örneğin, maaşına ve taşınmazlarına haciz konulan borçlu, hacizlerin kaldırılması ve icra dosyasının kapatılması amacıyla kendisine yöneltilen borcu ödeyebilir. Bu halde, aslında borçlu olmadığı miktarı cebri icra tehdidi altında ödeyen borçlu, sorumlu olmadığı miktarı istirdat davasına konu edebilecektir.

Borçlu, borçlu olmadığı takip borcunu ödemiş olmalıdır:

İstirdat davasına konu edilebilen borç, borçlunun maddi hukuk bakımından gerçekte sorumlu olmadığı halde ödediği borçtur. Takip borçlusu, cebri icra tehdidi altında, malvarlığına konulan hacizlerin kaldırılması amacıyla aslında borçlu olmadığı miktarı alacaklı tarafa ödemektedir. Bununla birlikte, eksik borç niteliğindeki borçların icra takibi sırasında ödenmesi geçerli bir ifayı oluşturacağından bunlar istirdat davasına konu teşkil edemeyecektir. Örneğin, zamanaşımına uğrayan ya da kumar, bahis gibi oyunlardan doğan borçlar eksik borç niteliğindedir ve bunların icra takibi sırasında ödenmesi nedeniyle istirdat davası açılamayacaktır.

Dava borcun tamamının ödendiği tarihinden itibaren bir sene içerisinde açılmış olmalıdır:

İstirdat davası kanunda hak düşürücü süreye bağlanmıştır. Bu süre, borçlu olunmayan paranın tamamının icra dairesi veznesine yatırıldığı andan itibaren işlemeye başlayacaktır. İstirdat davasının hak düşürücü süreye bağlanması sebebiyle bir senelik hak düşürücü süre geçtikten sonra istirdat davası açılamayacaktır. Hak düşürücü sürenin geçmesi sebebiyle istirdat davasının açılamaması durumunda ise koşullarının oluşması şartıyla borçlu olunmadığı halde ödenen borç sebepsiz zenginleşme davasına konu edilebilir.

İstirdat Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

İcra ve İflas Kanunu madde 72/VII uyarınca istirdat davası genel mahkemelerde açılır. İstirdat mahkemesine bakmakla görevli mahkeme genel hükümler uyarınca kural olarak asliye hukuk mahkemesidir. Bununla birlikte, icra takibine konu takip alacağının konusu, niteliği ve tarafların birbirleriyle ilişkisi göz önünde tutulduğunda, istirdat davası diğer mahkemelerin görev alanına da girebilir. Örneğin, işçilik alacağından kaynaklı açılacak istirdat davasında iş mahkemeleri, çeke dayalı olarak açılacak istirdat davasında görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi, kira ilişkisi nedeniyle açılacak istirdat davasında sulh hukuk mahkemesi görevli olacaktır. Mirasın reddedilmesi halinde icra takibine süresi içerisinde itiraz edilmemesi ya da itirazın kaldırılması nedeniyle murisin borcunun cebri icra tehdidi altında ödenmesi nedeniyle açılacak istirdat davasında, istirdat talebine esas olan muris ve alacaklı arasındaki hukuki ilişki değil, mirasın reddi olacağından görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olacaktır. İcra ve İflas Kanunu 72/VIII uyarınca, istirdat davası, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.

İstirdat Davasının Sonuçları

Davacının yalnızca icra takibine konu borcu aslında ödememesi gerektiğini ispat etmesi yeterlidir. İstirdat davası sonucunda borçlunun davayı kazanması halinde icra veznesine yatırdığı icra takip harç ve masrafları ile birlikte takip borcunun tamamının borçluya geri ödenmesine karar verilir. Bununla birlikte alacaklı taraf borçlunun istirdat davasını açarken katlandığı yargılama giderlerini ve kendisini vekil ile temsil etmişse vekalet ücretini de ödemekle yükümlü olacaktır. Kanunda istirdat davasına ilişkin ayrıca bir düzenleme olmadığından, borçlulehine tazminata hükmedilmez. Ancak menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi durumunda şartları oluşmuşsa ve borçlu tarafından talep edilmişse borçlu lehine tazminata hükmedilir. İstirdat davası sonucunda hükmedilen kararın icraya konulabilmesi için kararın kesinleşmesi şart değildir.