Hanım (1989)
1989 yapımı, 26. Altın Portakal Film Festivali'nden En iyi Yönetmen ödülünü almış olan dram filmi.
İstanbul'a ve insanlığa bir ağıt niteliğinde yapılmış bu dram filmi, yakın bir zamanda öleceğini öğrenen eski İstanbullu piyano öğretmeni Olcay Hanım'ın (Yıldız Kenter) hikâyesini anlatıyor.
Olcay Hanım, hastalığıyla mücadele ederken, bu dünyadan ayrıldığında kedisi Hanım'ı emanet edebileceği bir yer arıyor ve aynı zamanda yaşadığı ahşap evi ayakta tutmaya çalışıyor.
Günler geçtikçe umutları azalıyor, insanlığa ve İstanbul'a olan hayal kırıklıkları gün geçtikçe artıyordu. Filmi izlerken Olcay Hanım'ın çaresizliğini ve acısını kalbimde hissettim. Aslında hiçbir şeyin değişmediğini ve bununla nasıl baş edebileceğimizi düşündüm. Her gün olduğu gibi. Bizler hâlâ hayvanlar için mücadele ediyoruz, onlar için güvenli, huzurlu ve güzel bir dünya kurma çabasını sürdürüyoruz. 34 sene öncesine gittiğimizde, insanların o zamanlarda da aynı hayal kırıklığını yaşadığını görmek, bu durumla baş etmenin ne denli zor ve acı olduğunu bir kez daha fark etmemizi sağlıyor.
Dünyanın acımasızlığı, kaybedilen ve artık hiç önemi kalmamış gibi görülen değerler yüzümüze çarpıyor. Bu film kadar beni etkileyen ve zorlanarak izlediğim bir film olmamıştı. İnsanların ne yazık ki acımasızlığı ve bencilliği asla bitmiyor. Ve Olcay Hanım gibi iyi insanların çektiği acılar. İstanbul'un eşsiz manzaraları, deniz ve vapur sesleri beni o kadar çok filmin içinde hissettirdi ki bu filmi izlerken hem ruhunuz incinecek hem de bu incelik, zarifliğin içerisinde karmakarışık hissedeceksiniz. Keşke Olcay Hanım'ın çaresizliğine yetişip, ona yardım edebilsem ve Hanım'ı yanıma alabilsem diye düşündüm.
Yazımı filmde kalbime dokunan iki cümle ile bitirmek istiyorum.
“Dünya ne terbiyesiz olmuş; İnsafsızlık, acımasızlık herkese bulaşmış...”
“Senin yüreğin iyilik dolu Olcay, bu dünyada acı çekmeden yaşaman imkansız…”