Haruki Murakami 101

20 ve 21. yüzyılın en çok ses getiren yazarlarından Murakami'nin yazma rutinleri, kitapları ve kurmaca dünyaları.

Haruki Murakami, 1949 yılında Kyoto’da dünyaya gelmiş, modern çağın en çok okunan ve sadece Japon edebiyatında değil, dünya edebiyatında da ilgi ile takip edilen önemli yazarlarından biri.

Murakami’nin yazarlığa başlama öyküsü, tam da yarattığı karakterlerin düşünce akışına benzeyen türden bir olaya dayanıyor. 1978’de izlemeye gittiği bir beyzbol oyunu sırasında yazar olmaya karar veriyor, ve ileride yazacağı inanılmaz eserlerin bir ön gösterimi niteliğindeki ilk romanı Rüzgarın Şarkısını Dinle’yi yazıyor.

Yazmayı hem ıztırap verici, hem de keyifli bir aktivite olarak tanımlayan Murakami, sıkı bir yazma rutinine sahip. Çeşitli yerlerde verdiği röportajlarında da bahsettiği gibi roman yazma süreçlerinde kendisini mental ve fiziksel olarak süreklilik ve azim gerektiren bir kampa alıyor. Bu süreçte temel hatlarıyla sabah gün doğmadan uyanıp çalışmaya başladığını, öğleden sonra hayatında önemli bir yere sahip olan ve bu önemi “Koşmasaydım Yazamazdım” kitabında da anlattığı düzenli koşusunu yaptığını, biraz kitap okuduğunu ve müzik dinlediğini belirterek özetliyor.

Murakami, yazılarını müzik dinleyerek yazıyor ve kurmaca dünyasına hâkim olması konusunda kendisine yardımcı olduğunu söylediği müziğin hayatında önemli bir yer tuttuğunu belirtiyor. Yazarın müzikle olan ilişkisi, roman karakterlerinin de klasik, rock, jaz gibi geniş bir müzik yelpazesinden parçaları seven ve dinleyen kişilerden oluşması, ayrıca yazılarının gerçekten de nota nota işlenmiş bir beste gibi belirli bir akış yakalarak büyülü bir  okuma deneyimi sunması gibi faktörlerle daha net gözlemlenebiliyor.

“My style, what I think of as my style, is very close to Hard-Boiled Wonderland. I don’t like the realistic style, myself. I prefer a more surrealistic style. But with Norwegian Wood, I made up my mind to write a hundred percent realistic novel. I needed that experience.” 

 https://www.theparisreview.org/interviews/2/the-art-of-fiction-no-182-haruki-murakami  

1Q84, İmkansızın Şarkısı, Sahilde Kafka gibi önemli eserlere imza atmış yazar, genelde sürrealist eserler yazmayı tercih ettiğini kendisi de belirtiyor. Ancak yazarlık kariyerinde bir kült yazar olmamak için farklı işler denemesi gerektiğinin de farkında olduğunu vurguluyor ve İmkansızın Şarkısı kitabında bunu deneyimlediğinden söz ediyor. 

İç dünyaları neredeyse boş karakterler, kediler, Batı müzikleri, düş ve gerçeklik arasında netlik kazanamayan bir akış Murakami’nin eserlerinin vazgeçilmezlerini oluşturuyor. Murakami okumak her ne kadar yarattığı eşsiz atmosfer ile benzersiz bir deneyim olsa da, yazarın eleştirildiği bazı noktalar da bulunuyor.

Japon edebiyatında fazlaca Batı etkisinde kaldığı üzerine eleştirilere maruz kalsa da, dünya çapındaki okuyucuları tarafından kimi zaman fazlaca objeleştirilmiş, kimi zaman da birçok kişi tarafından rahatsız edici bulunabilecek kurguların birer parçası ve fantezi ögesi olarak işlenen kadın karakterler en fazla eleştiri aldığı nokta olarak görülüyor.

Yazarın kadınları tasvir etme şeklinin artık imzası hâline gelen karakterleri gibi belirli bir düzene oturması, ve genelde karakterlerin farklı açılardan problematik sayılabilecek iç dünyaları, rahatsız edici olabilecek ve etik değerlerinizi sorgulatacak kurguları oldukça eleştirilen kısımlar arasında. 

Eleştirileri ve övgüleri bir kenara bırakılarak her okuyucunun bir kez şans vermesi ve deneyimlemesi gereken gereken, modern zamanların en önemli yazarlarından olan Murakami, okurlarını eşsiz kurmaca dünyalara doğru sürükleyici maceralara çıkarma konusunda oldukça başarılı bir şekilde ilerlemeye devam ediyor.

Eğer kendisini merak ederseniz, 200 sayfadan kısa, kolay okunabilen, film tadında bir başlangıç kitabı önerisi: "Karanlıktan Sonra".