OKYANUSA AÇILAN BİR TÜRK GEMİSİ

Dünya sularına açılan ilk Türk gemimizin hikayesini biliyor musunuz?


İmpator Meji dönemi Japonya’nın reformlara açık, en modern dönemlerinden biriydi. Bu dönemde Japon Prens Komatsu 1886-1887 yılları arasında dünyanın büyük kısmını kapsayan bir araştırma, inceleme gezisine çıkmıştı. Bu gezi sırasında İstanbul’u da ziyaret etmiş, bu ziyarette iPadişah II. Abdülhamid tarafından Dolmabahçe Sarayı'nda ağırlanmış İmparotor Meji’nin hediyelerini takdim etmiş ve Türk-Japon dostluk ilişkileri kurulmuştu.

Prensin ziyaretinden iki yıl sonra iadeyi ziyaret maksadıyla Padişah II. Abdülhamid'in hediyelerini  Japonya’ya götürmek için dönemin Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa görevlendirildi. Fakat Osmanlı donanması neredeyse bitik bir haldeydi. 1867 Darbesiyle sarayı çevreleyen ve Sultan Abdulaziz’in tahttan indirilip öldürülmesi nedeniyle Osmanlı donanması Haliç’te çürümeye bırakılmıştı. Çürümekte olan bu donanmadan okyanus sularına açılacak gemi 11 yıl Haliç’te zincirlenmiş, altı yosun tutmuş Ertuğrul Fırkateyni idi.

Japonya’ya gidecek geminin Ertuğrul Fırkateyni olması duyulunca dönemin rutbeli kaptanları isyan ettiler. Ertuğrul Fırkateyni’nin değil okyanus suları Türk sularını bile geçemeyeceğini; başka zırhlı, buharlı çok daha iyi olan İngiliz, Fransız yapımı gemilerimiz ile gidilmesi gerektiğini söylüyorlardı.

Bahriye Nazırı’nın bu gemiyi seçmesindeki neden Ertuğrul Fırkateyni’nin bir Türk gemisi olmasının yanı sıra diğer İngiliz, Fransız gemilerinin kömürüne günün ekonomisinin çok elverişli olmamasıydı. Yol uzundu o kadar yola kömür alacak ekonomi ne yazık ki yoktu. Uğranan limanlardan çıkarken kazan yanıp, düdük çalınarak giderken kıyının görünmeyen kısımlarında kazanı söndürüp yelkenli bir şekilde ilerleyecekti Ertuğrul Fırkateyni. Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa geminin kaptanlığını dönemin en iyi kaptanlarından olan Ali Bey’e verdi. Ertuğrul’un vaziyetini bilen Ali Kaptan, Hüsnü Paşa’nın isterse yerine başka birini kaptan olarak atayabileceği teklifini reddedip görevi onurla aldığını söyleyerek Japonya’ya gitme çalışmalarını hızlandırdı.

KAPTAN ALİ BEY


Gemi eski olduğundan ve yolda da bakım gerektireceğinden bakım onarım işçileriyle yola çıkması gerekiyordu Kaptan Ali Bey’in. Haliç Tershanesine gidip durumu anlatıp onunla bu zor yolculuğa gelecek gönüllüler aradığını fakat kimseyi de zorlamadığını belirtti. Tershanedeki herkes gönüllü oldu. Bu manzara karşısında Kaptan Ali Bey “Yukarıda rüzgar, aşağıda emek. Ertuğrul böyle yüzecek!” diyerek tershane  gönüllülerinin arasından 40 kişiyi seçip hazırlıklarını tamamlayarak 14 Temmuz 1889’da 655 kişilik mürettebatla İstanbul Boğaz’ından halk tarafından marşlarla, türkülerle uğurlanan Ertuğrul demir aldı.

ERTUĞRUL FIRKATEYNİ MÜRETTEBATI


Üç ayda gidilecek yolu, yol üstü çoğu limana uğradığı için on bir ayda tamamlıyor Ertuğrul Fırkateyni ve 7 Haziran 1890’da ulaştığı Japonya’nın Yokohama Limanı’nda coşkulu bir şekilde karşılanıyor.

Padişah II. Abdülhamid’in hediyelerini Japon İmparatoruna takdim ediyorlar. Üç ay süren misafirliklerinin ardından yola çıkma hazırlıklarını bildiriyor Türk heyeti. Japonlar bir fırtına olacağını bildirip yeni bir gemi vermeyi teklif ediyorlar. Kaptan Ali Bey gemisini bırakmayacağını söylüyor. Japonlar karşılarındaki bu onurlu millete yeni gemi vermek için daha fazla ısrar etmeyip iki ay daha kalmaları gerektiklerini söylüyorlar. Japonya’da iki ay daha kalmak yolculukta yiyecek almak için nakit sıkıntısı çekmek, aç kalmak demekti. Bu durum üzerine Kaptan Ali Bey mürettebatını fikir almak maksadıyla topladı. Mürettebattan biri Japonlardan borç para alıp iki ay daha kalma fikrini sundu. Kaptan Ali Bey “Bak yiğidim! Senin o söylediğin bizi okyanusta bekleyenden daha büyük bir tehlike. Ben bunca yolu dilenmek için gelmedim. Bu milletin adı hiçbir zaman kapılarda dilenci olarak anılmayacak. Kalmak isteyen kalsın hiç birine kırgın olmam ancak ben sabah gelenlerle geri dönüyorum.” dedi. Ertesi sabah Kaptan Ali Bey yardımcısına kaç eksiğin olduğunu sorduğunda bir kişinin bile kalmadığını öğrendi ve 655 kişilik mürettebat Japonların tüm ısrarlarına rağmen dönüş yoluna çıktı. Geri dönüş yolunun üçüncü gününde büyük bir fırtına yakalıyor Ertuğrul’u. Gemi yapım ustaları onarım için tahta yetiştiremiyorlar. Gemi ambarında tüm işçiler canla başla çalışırken Kaptan Ali Bey büyük üniformasıyla ambara iniyor merdivenlerden. Geminin kaptanı büyük üniformasını bir limana girerken veya çıkarken tören için giyer. Fırtına ortasında gemi kaptanının büyük üniformasını giymesinin anlamı o geminin kurtuluşsuz batacağı anlamına gelmektedir.

Kaptan Ali Bey “Sizler elinizden geleni yaptınız sizinle olmak büyük bir onur her şey için teşekkür ederim artık başınızın çaresine bakın.”

 İşçilerden birisi “Kaptanım asıl sizinle olmak büyük bir onur ama desenize biz bunca zaman tabutumuza tahta çakmışız.”

Kaptan Ali Bey “Evet yiğidim bu bir tabut! Fakat her çivisi, her tahtası tamamıyla senin olan bir tabut içinde rahat uyu.” diyor.

Bu konuşmalar yaşanırken güverteden gelen sesler üzerine güverteye çıkıyor Kaptan Ali Bey. Güvertedekiler ileride görünen bir deniz fenerini gösteriyorlar. Bu gördükleri mucizeye tutunuyor mürettebat ve batmakta olan Ertuğrul’un hızlanması için yakılacak her şeyi Japonya’dan sevdiklerine aldıkları hediyelere kadar kazana atıyorlar. Fırtınada yükselen dalgalar arasında hızla gidiyordu Ertuğrul. Mürettebat mutluydu kurtuldukları için fakat dalga inince gördüler ki her yer kayalık. Ertuğrul çok hızlıydı, fırtınada bu hızla giden bir gemiyi döndürmek imkansızdı artık. Ertuğrul ne yazık ki bu kayalıklara çarparak battı. 655 denizcimizin sadece 69’u yüzüp Oşima Adasına ulaşarak kurtulabildi. Bu 69 denizcimize Oşima Adası halkı çıplak bir şekilde sarılıp vücut ısılarını vererek yardımcı oldular. Bu olayın ardından Kushimoto halkı Ertuğrul'da kaybettiğimiz denizcilerimizin isimlerini alarak, eşlerinin ve kızlarının isimlerini de adadaki kadınlara vererek dostluklarını ve üzüntülerini göstermişlerdir.

Bulunan 260 şehidimiz askeri törenle gömülmüştür. Her yıl ise şehitlerimizi anma töreni düzenlenmektedir. Kushimoto'da bir müze açılıp Ertuğrul’un makedi askerlerimizin heykelleri, eşyaları bu müzede sergilenmektedir.

Ek olarak;

-Bu hüzünlü kazanın üzerine birçok şiir yazılmış ve şarkı bestelenmiştir.

-Ertuğrul Fırkateyni kazasının anlatıldığı Türk-Japon ortak yapımı bir film çekilmiştir.

-Ertuğrul Fırkteyni yola çıkarken "Ey gaziler yol göründü" adlı mehter marşı ile uğurlandı.

-Geminin kaptanı Ali Bey, değerli yazarımız Can Yücel'in büyükdedesidir.