Litvanya’da Türk İzleri: Trakai Bölgesi ve Karay Türkleri

Kehribar içinde hiç bozulmadan kalmış fosil misali hala varlığını sürdürebilen Karay Türkleri.


Litvanya’ya yaptığım gezi öncesi herkes bana Trakai’nin eşsiz doğasını ve muhteşem kalesini görmem gerektiğini söylemişti ancak kimse orada yaşayan Türklerden bahsetmemişti. Açıkçası Trakai’ye varıncaya kadar Karay Türklerinden bihaberdim. Hem güzel bir yolculuk olmuştu benim için, hem de çok fazla şey öğrenmiş ve keşfetmiştim. Çok gezen mi bilir çok okuyan mı diye sorulur yıllardır, kendi deneyimlerime göre gezdikten sonra okuyan bilir ve öğrenir diyebilirim. Trakai’yi gezdikten sonra Trakai Türklerini araştırmıştım ve bu yazıda deneyimlediklerimi sizlere aktarmak istedim.


Trakai, Litvanya’nın başkenti Vilnius’tan minibüs aracılığı ile yaklaşık 40 dakikada gidilebilecek bir bölgedir. Trakai, oldukça sessiz ve az nüfuslu bir yerleşim yeridir. Göl çevresine kurulmuştur ve yürümeye, izlemeye doyamayacağınız muhteşem bir doğaya sahiptir. Trakai’nin bir bölümünde Hazar Türk Museviliği’nin devamı olan Karay Türkleri yaşamaktadır. Musevi Türk topluluğu olan Karaylar, Litvanya dışında Beyaz Rusya, Kırım, Batı Ukrayna, Polonya ve Rusya’da da varlıklarını sürdürmektedir. Karay Türkleri savaşçı bir kavimdir ve 14. yüzyılda Litvanya Prensi Rens Vitold tarafından Trakai bölgesine Galve Gölü’nde bulunan adadaki kaleyi korumak için yerleştirilmiştir. Burada en dikkat çeken nokta, Karayların kaleleri korumaya başlamalarının ardından düşmanların kale kuşatma savaşlarında hiçbir başarı elde edememiş olmalarıdır. Polonyalı Türkolog Tadeusz Jan Kowalski Trakai Karaylarını, “kehribar içinde kalmış sinek” tanımı ile nitelendirmiştir. Gerçekten de diğer Türk topluluklarından yüzyıllardır uzak olmalarına karşın; bu topluluk dil, kültür ve kimliğini korumuştur. 14. yüzyıldan bu yana Litvanya’da yaşayan Karay Türkleri, 600 yıldır geleneklerini kuşaktan kuşağa aktarmayı başarmışlardır.*

Göl kenarında gezinirken sabah erken saatlerinde buz gibi suda yüzen Karay Türklerini görmek mümkündür. Onları görünce dinç kalmalarını neye borçlu olduklarını anlıyorsunuz. Ayrıca Trakai’de bulunan Karaimu sokağında renk renk müstakil Karay konutlarını görmek de mümkündür. Bu konutların sokağa bakan cephesinde mutlaka 3 pencere bulunmaktadır. Her ne kadar turistlere bu üç pencerenin Tanrı, ev sahibi ve eve gelen konuk için yapıldığı anlatılsa da bu konuda net bir bilgi bulunmamaktadır. Bana aktarılan, hatta internette bilimsel dayanağı olmayan bilgilerde gördüğüm Karay Türklerinin konutlarını diğer konutlardan ayırmak için 3 pencere koyduğu yönündeydi. Ancak bunu yapmalarının anlamsal bir nedeni olmayabilir. Yine de bu evler gidip görmeye değer niteliktedir.



Karayların korumakla görevli olduğu kaleyi gördüğünüzde kendinizi bir masal dünyasında hissedeceksiniz. Kale, 14. yüzyılda gölün ortasında bir adacığın üzerine inşa edilmiş ve 20. yüzyılda restore edilerek turizme kazandırılmıştır. Bu adacığa geçmeniz için tahta bir köprü kullanmanız gerekmektedir. Kalenin hem içini hem de dışını dolaşmanızı tavsiye ederim.


Trakai’ye gitmişken de Kıbın yemeden dönmek olmaz tabi ki. Kıbın yerken “Bu bizim çiğ börek değil mi?” diye tepki vereceğinizden eminim çünkü oldukça benzerdir. Hatta Litvanya’da geleneksel kabul edilen “chebureki” adıyla bizim çiğ böreklerden bulmak mümkündür.


Açıkçası bölgede çiğ börek yapılması, Karay Türk ailelerinin varlığı, göl kenarında yerleşim ve sessiz bir bölge olması sebebiyle ben Trakai bölgesini Eskişehir’e çok benzetmiştim. Baltık ülkelerine seyahat etmeyi planmlarsanız Trakai bölgesini mutlaka keşfetmenizi öneririm. Gitmeden önce daha detaylı bir araştırma yaparsanız daha farklı bir gözle yolculuğunuzu tamamlayabileceğinize inanıyorum. Son olarak, yolunuz düşerse amber taşı almayı unutmayın.



* Ayberk, B. Litvanya Karayları’nın Tarihi ve Kenesa Örnekleri Bağlamında Trakai Karay Kenesası’nın İç Mekânına İlişkin Bir İnceleme. Mimarlık ve Yaşam Dergisi 3(1), 2018, (75-112).