Hazcılık Çıkmazından Çıkabilme Umudu

Cevabı bana göre imkansız olan o soruyu soralım mı kendimize?

Lise yıllarında felsefe dersinde başka deyişle hedonizm olarak öne sürüllen Sokrates'in öğrencisi Aristippos tarafından öne sürülen ve yapılan her eylemin altında haz almak ve mutlu olmak amacının yattığını ileri süren Hazcılık, beni o zamanlardan beri haz almadığımız halde yaptığımız ve yapmaya devam ettiğimiz eylemleri bulmak için düşünmeye davet etmişti. Ben neredeyse üniversiteyi bitireceğim ve hala düşünüyorum. Gerçekten de mutlu olmadığımız ama yaptığımız bir eylem var mıydı? Felsefe beni çok seviyor olmalı ki bu sorunun pençesine birkaç ay önce de düştüm. Hem de iki defa. Derste hazcılığın gerçekten de olduğuna tüm kalbimle inanma rolü yaptım ve öğretmenimden gelen yanıt büyük ölçüde kabul edilebilir cinstendi. Sözleri halen aklımda; Bu hayatta çoğu eylemi mutlu olmak adına yaptığımız doğrudur. İnsanoğlu, geçmişten günümüze mutlu olmak için uğraşmıştır, çabalamıştır. Hatta çoğu eylem haz değil; mutluluk getirmiştir. Haz, kısa süreli ve kolay kazanılan olumlu bir ruh halidir. Biz sorumuza dönelim; Çoğu zaman mutluluk vermediği, hatta acı verdiği halde yapılan eylemler de vardır. Buna en güzel örnek annedir. Anne, rahmine bebek düştüğü andan itibaren fiziksel olrak bir acı çeker ve çocuğu doğurup büyüttüğü zaman diliminde pek çok acı çeker ve bunu çoğu zaman mutlu olmadığı halde yapar ve yapmaya hazırdır. Bu benim için çok etkileyici bir konuşma olmuştu ve tatmin ediciydi. Ama farklı bir hocayla tartışmaya girene kadar. İşler yine benim için sarpa sarmıştı. Nasıl mı, hadi devam edelim.

Hazcılığın sağlam bir taraftarı olduğunu gösteriyordu ve o da yapılan çoğu eylemin hazcılık ilkesine göre işledğini dile getiriyordu. Önceki hocamdan duyup da etkilendiğim konuşmayı ona yapınca bir süre durakladı ve şu yanıtı verdi: Anne belki farklı bir açıdan bakılması gereken bir nokta. Ancak annenin çektiği onca çile iyi bir anne olabilmek için verdiği mücadeledir. Neticede kötü bir anne olmak şu hayattaki çoğu şeyden daha can sıkıcıdır anne için. Ancak iyi bir anne olmak onu hayattaki çoğu şeyden daha çok mutlu eder. Anne de bu mutluluk için mücadelelere alışmak zorunda olduğunun farkındadır, dedi ve ben başladığım yere geri döndüm. Annenin aldığı o mükemmel duygunun haz gibi daha ilkel hissiyatlara indirgenmesi ne kadar doğruydu, bu da bambaşka bir soruydu.

O halde yardımcı olun, ben başlangıç noktasındayım ve şunu soruyorum: Haz vermediği halde daha doğrusu hiçbir zaman haz vermeyen ve vermeyecek olan bir eylemi yapar mıyız, evetse bu nedir?

Buraya kadar sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim.