Her Şeyin Başlangıcı

Anılar birden aklına hücüm ederken gözleri karardı. Kendi karanlığa bırakmadan önce aklındaki son şey bir annesinin anlattığı bir masalın...

Victoria annesinin sunağının önünde diz çökmüştü. Sunağın önünde annesinin en sevdiği, en küçük kızının kendi elleriyle yaptığı ay keklerinin bulunduğu bir kase özenle yerleştirilmiş; annesinin ruhunun huzur bulması için yaktığı tütsüler ise hemen yanındaydı. Victoria'nın önünde ise altın yaldızlı kağıtlar duruyordu. Onları hemen çaprazındaki demir bir kutu içindeki ateşin içine atıyordu. Bu ritüelin annesinin, zaten tertemiz olduğuna inandığı, ruhunu temizlemesini umut ediyordu.

Arkasından birinin yaklaştığını hissedince hareketleri yavaşlamış ancak ses gelmeyince kağıtları yakmaya kaldığı yerden devam etmişti. Bir tomar kağıdı yaktıktan sonra annesine döndü. Başını zemine dayayıp saygılarını sunduktan sonra ayağa kalktı.

Ablasının en gözde yardımcısı onu büyük bir sabırla bekliyordu. Leydisinin ona döndüğünü dönünce eğilip selam verdi. Victoria'nın yüzü gelen kötü haberlerin kokusunu almış gibi tiksinti doluydu. Küçük olmasına rağmen neler olduğunu kestirmesi güç değildi.

"Ablam nereye gelmemi istedi?" diye sordu hizmetkarın konuşmasını beklemeden.

"Gölün kenarında sizi bekliyor leydim."

Victoria başka bir söze ihtiyaç duymadı. Her zaman ona öğretildiği gibi başı dik bir şekilde ablasının, Sanchez ailesinin başının, yanına doğru yürümeye başladı. Sanchez ailesinin başına üşüşmüş akbabalar babasının ortadan kaybolmasının üstüne annesinin hazin ölümüyle uğraşan gençlere musallat olmuşlardı. Annelerinin ölümünün üzerinde geçen 49 günü bile zor beklemişlerdi. Aileyi geçici olarak yöneten Sally'nin yetkilerini bırakmasını istiyor olmalılardı. Ancak ablası bir avuç yaşlı adama boyun eğecek kadar zayıf değildi. Anneleri onları böyle bir duruma hazırlıklı olmaları için yetiştirmişti.

Çin'de yaşayıp da ailelerinde tek bir erkek olmadan ticaret yolunu yönetmelerinin nedeni yine annelerinin öğretileriydi. Kimseye, hangi koşulda olurlarsa olsun boyun eğmeyeceklerdi.

Göle yaklaştığında konaktaki değişimi sezmişti. Herkes diken üstünde gibi davranıyor, Victoria'yla göz göze gelmekten çekiniyorlardı. Kazadan sonra hiç leydilerinin yüzüne bakamamış olsalar da hiç bu kadar kaçmamışlardı. Victoria arkasına bakıp ablasının hizmetkarının yüzünü inceledi. Onun da diğer hizmetkarlardan farkı yoktu. Gergin dudakları, kaçırdığı gözlerini görünce emin oldu. Kesinlikle hoşlanmadığı bir şeyler dönüyordu. Adımlarını hızlandırıp göle vardı.

Ablası annelerinden kalmış sandalyeye kurulmuş gölü izliyordu. Konağın aksine sakin olan gölü izlerken iç çekti. Victoria hızla ablasının yanına gidip selamladı. Selamını hızlıca tamamlayıp kararlı bir ifadeyle sordu.

"Neler oluyor abla?"

Sally, kardeşinin her zamanki gibi lafı dolandırmadan aklındakileri sormasına karşılık gülümsedi. O da aynısını yapmalıydı, ancak bu seferki durum o kadar kolay değildi.

"Otur kardeşim."

Eliyle yanındaki sandalyeyi işaret etti. Victoria istemeye istemeye oturdu. Ayaklarını durmadan çimin kapladığı zemine vuruyor, sabırsızlığını açıkça belli ediyordu. Yine de ablası söze girmeden tekrar bir şey sormadı.

"Kardeşim, aile büyükleri bir teklif sundu."

"Ne teklifi? Yine senin aile reisliğini bırakmanı söyledilerse..."

Sally, kardeşinin sözünü kesti.

"Bu sefer benimle alakalı değil."

Victoria gözlerini kocaman açıp ablasının ağzından çıkacakları merakla bekledi. Belli ki mevzu kendisiyle ilgiliydi. Yoksa ablası bu denli telaşlı gözükmezdi.

"Senin en büyük amcamızın ikinci oğluyla nişanlanmanı istiyorlar."

Victoria kulaklarına inanamamıştı. Hızla ayağa kalktı. Sai, Victoria'dan beş yaş büyüktü. Evlilik çok da imkansız değildi. Üstelik yaşına göre oldukça çevik, akıllı, karizmatikti de. Saraya birkaç yıl önce girmiş, denilenlere göre bakanlardan birinin de gözüne girmeyi başarmıştı. Dışarıdan bakan biri için cennetin kutsadığı bir evlilik olabilirdi ancak Victoria böyle bir evlilik istemiyordu. Ablasının da onunla hemfikir olduğunu hiç şüphesi yoktu.

"Ne cüretle böyle bir teklifte bulunurlar? Bunun tehdit değil de teklif olduğuna emin miyiz?"

Victoria duyduklarıyla deliye dönmüştü. Ablasını reislikten indiremediler diye kardeşine mi saldırıyorlardı? Hem de öyle sinsi bir yöntem kullanmışlardı ki diğer asiller bile onları destekleyecekti. Hatta konuyu imparatora taşımaya karar verirlerse onay alacakları da neredeyse kesindi.

"Bunu yapamazlar!"

Victoria çığlığı etraftaki kuşları ürkütmüştü. Ablasının en yakın yardımcısı bile yerinde zıplamıştı. Leydisi her daim tatmin edilmesi zor, soğuk, hizmetkarların çekindiği biri olmuştı lakin onu ilk kez bu şekilde görüyordu. Aklını kaçırmış gibi bir o yana bir bu yana mekik dokuyor, durmadan "Olamaz." diye sayıklıyordu. Tepkisinde haksız değildi ancak aşırı olmadığını söylemek de güçtü.

Ablası kardeşinin bu haline daha fazla dayanamayıp ayağa kalktı. Kardeşini omuzlarından tutup durdurdu. Yüzüne bakıp güç verircesine gülümsedi. Esen rüzgarın bozduğu saçların bir tutamı kulağının arkasına tutuşturdu.

"Endişelenecek bir şey yok. Seni o akbabaların eline bırakacak değilim."

Ardından kardeşine sıkıca sarıldı. En son annelerinin ölüm haberini aldıklarında bu kadar sıkı sarılmışlardı. Victoria bir şeylerin ters gittiğini fark etmiş ancak ablasını kollarında az da olsa şifa bulmuştu. Kalp atışları normale dönmüş, aklındaki tilkiler biraz olsun sakinleşmişti. Yine de endişesi bakiydi.

"Abla, ne yapmayı planlıyorsun?"

Ablası ondan uzaklaşıp belinden bir mektup çıkarttı. Üzerindeki mühür tanıdık gelmiyordu. Ayrıca Çin'de bulunan kağıtlara da benzemiyordu.

"Bu nedir?"

Victoria merakla ablasının elindeki mektuba bakarken Sally açıklamaya başladı.

"Uzun hikaye. Sana çok önceden anlatmam gerekirdi fakat annem kazadan sonra iyileşmeni beklememizi söyledi."

Victoria ablasının lafını bölmeden dinlemeye başladı. Sally'nin sesi bir masal anlatır gibiydi. Çok küçükken annelerinin ona anlattığı gibi. Anılar birden aklına hücüm ederken gözleri karardı. Kendi karanlığa bırakmadan önce aklındaki son şey bir annesinin anlattığı bir masalın adıydı.

Büyücülerin Yaşamı