Spinning Out-İzlemeli Miyim? #21

Ciddi bir yaralanma geçiren ve ailesinin akıl hastalığı geçmişini saklarken kariyerine odaklanmaya çalışan genç bir kızın hikayesi.

Tür: Dram
Durum:
Devam ediyor
Yayıncı:
Netflix
Başlangıç:
1 Ocak,2020
Bölüm Sayısı:
10 (sezon 1:10)
IMDb:
7,8/10
Bize Göre:
8,7/10

Samantha Stratton tarafından ortaya konulan dizide Kaya Scodelario, ciddi bir yaralanma geçiren ve ailesinin akıl hastalığı geçmişini saklarken, kariyerine çift patenci olarak yeniden başlama fırsatı sunulan Kat Baker olarak rol alıyor. January Jones, Kat’in annesi olarak Carol Baker rolünde, Willow Shields, Kat’in kız kardeşi olarak Serena Baker rolünde, ve Evan Roderick ise Justin Davis rolünde dizide yer almaktalar. 

Geçtiğimiz 5-10 yıl boyunca çoğu insan, duydukları her psikolojik rahatsızlığı kendilerinde var olduğunu savunarak geçirdi ve hala da bu benzetme huyu devam ediyor.  Bu rahatsızlıkları kendi ruh hallerine benzeterek, aslında tam olarak derininde ne olduğunu bilmedikleri hastalık isimlerini benimsiyorlar. Bu kendilerine koydukları teşhislerin duyulmuş olanlarını “şizofreni” , “çoklu kişilik bozukluğu” ya da “bipolar bozukluk” olarak örnek verebilirim ki ben sadece kulak dolgunluğuyla bu isimleri yazabiliyorum. Benim de profesyonel bir bilgim yok. Yazıma bu kadar geniş bir bakış açısından girme sebebimse “Spinning Out” isimli yeni Netflix dizisinde karşımıza çıkan anne-kız karakterlerinin bipolar bozukluğa sahip olmaları. 

Hani hep bir yandan çok mutlu olup sonrasında modlarının düşmesi durumunu bu rahatsızlığa benzetir ya da ani mod değişimlerini bu rahatsızlığa bağlar ya bazı insanlar, bu dizi, insanların aksine aslında bize işlerin bu kadar basit bir ruh hali değişiminden ibaret olmadığını gösteriyor. Anne ve kızın yaşadığı onca zorluğa tanıklık etmiş oluyoruz. Buz patenine senelerini vermiş bu ailenin hem korkusunu hem karşılaştığı onca sorunu görüyoruz. Bu sorunlar sadece kendi içlerinde değil; birbirlerine karşı, çevrelerindeki insanlara ve sevdiklerine karşı yaşanıyor. Hepimiz insanların ne kadar önyargılı olabileceklerini biliyor ve yaşıyoruz. Tabii ki karakterlerimiz de bu korkuyla rahatsızlıklarını herkese rahatça anlatamıyor. Ee doğal olarak kendi içlerinde yaşadıkları fırtınalara ek olarak çevre baskısı da doğuyor kafalarında, ki bu hiç de sağlıklı değil kimse için. Öte yandan ilaç tedavisinin önemini de görüyoruz diziyi izlerken. 

Bu yazdıklarım, dizinin seyirciyi en üzebilecek tarafları olmak ile birlikte dizi aslında paten, bale ya da buz pateni seyircilerini keyiflendirecek sahnelere sahip. Buzun üstünde dans eden insanları seyretmek benim için inanılmaz güzeldi. Buz pateninin bu akıl almaz zarafeti beni büyüledi. Birinci olarak, buzun üstünde düşmeden durabilmek nasıl mümkün sürekli sorguluyorum. İkinci olaraksa hadi düşmediniz, nasıl oluyor da o hareketleri yapabiliyorsunuz? Dizilerde kafa yormayan bu tarz sahneler benim hoşuma gidiyor, hele de ilgim varsa. Sadece bazı paten sahnelerinde çekimden kaynaklanan hatalardan dolayı dublörler fark ediliyordu. Daha iyi çekilebilirdi sanırım o sahneler. Ama ben bunu müthiş rahatsız edici bulan birisi değilim, sadece sizlere bahsetmek istedim. 

Dram benim hoşuma gidiyor açıkçası. O yüzden karakterlerin yaşadığı dramı izlemek de bir o kadar hoşuma gitti. Bir insanın sınırlarını ne kadar zorlayabileceğini görmek hoşuma gitti. Çevrenin bizler üstünde kurduğu bu baskının, bize yaşattıkları ya da yaşatabileceklerinin ortaya konulması… Bir iş/hobi vb şeylerde bu kadar iyi olabilme hissi bana ilham verdi. Uzun lafın kısası, dizi benim hoşuma gitti. Bu yüzden de başlamak isteyenler kesinlikle başlamalı, ilk defa duyanlarsa bir şans vermeli derim ben.