Hospital Playlist Neden Harika Bir Dizi?
Toplanın çocuklar, bugün Hospital Playlist'i anlatacağım.
Korece adı Seulgiroun Euisasaenghal olan TvN'nin 2020 yapımlı dizisi Hospital Playlist benim için altın değerinde bir dizi. Kendimi içerisinde bulmak istediğim bir arkadaş grubu, birlikte çalışmak için çaba harcayacağım iş ortamı ve kendimi dinlerken huzurlu bulduğum bir müzik grupu var bu dizide. 1999 yılından beri arkadaş olan 5 doktor arkadaş aynı hastanede (Yulje Hastanesi) çalışırken aynı zamanda bir müzik grubuna da sahipler, Mido and Falasol. İzin günlerinde buluşup seçtikleri şarkıları coverlayan bu 5 doktor benim için seyir zevkini arttıran işlere imza attılar. Seçtikleri şarkılar bölümlerle o kadar uyumluydu ki sonrasında bazı şarkıları kendi müzik listeme bile girdi.
Dizi aslında Prison Playbook'tan sonra Wise Life serisinin ikinci bölümü ancak birbirleriyle bir bağlantıları yok. Aynı zamanda Reply 88'in senaristinin elinden çıktığı için dizide bolca gönderme görebilirsiniz.
Beni bu diziye bağlayan temel özellik olağanüstü vakaların dizide işlenmiyor oluşu. Ne içinden demir geçen bir adamın ameliyatı, ne birbirine çimentoyla yapışan kişilerin başından geçenleri anlatıyor dizi. Dümdüz sizden bizden kişilerin başına gelebilecek hastalıkları konu ediyor. Bu nedenle kimse dizide kahraman olmuyor, son dakika göğüse atılan bir yumruk darbesiyle kimse hayata dönmüyor. Mesela dizideki tüm hastalar kurtulamıyor, ölen hastalar oluyor, kritik kararların verilmesi gerekiyor ki hastanın durumu kötüleşmesin.
Bir diğer beni etkileyen özelliği ise dizide organ bağışına yapılan önem oldu. Bir bağışın ne kadar çok insanı kurtardığı, ne kadar önemli olduğu sürekli anlatılıyor. İki sezon yayınlandıktan sonra okuduğum yorumlarda Kore’de organ bağışıyla ilgili bilinçlenmenin arttığını gördüm. Dizide görebileceğiniz ve benim gibi şaşırabileceğiniz bir unsur da şu: hastalardan gelen hiçbir şeyi kabul etmiyorlar. Hediye, yemek, bir bardak kahveyi bile alamayacaklarını yasalara karşı gelemeyeceklerini söylüyorlar. Bizim kültürümdeki gibi bir ''yardımlarınıza karşılık'' durumu söz konusu değil. Stajyerlerle olan ilişkileri de buna benzer. Hep seviyeli olmaya çalışan, öğretmeye çalışan bir yol deniyorlar. Üç gün uykusuz kalan stajyer için biz de onun gibiydik bırak biraz dinlensin diyebiliyorlar, ki maalesef Türkiye'de pek rastlayamadığımız bir davranış bu. Özetle nöbetçi kaldıkları gün saçlarının yağlı olduğundan konuşmaları, bazen hata yapabilmeleri, duygularını hastalara yansıtmamaları ile bu dizi gerçek dünyayla çok bağlantılı ve ben buna bayılıyorum.
Ama diziyi izleten şahsına münhasır karakterleri bence. Ben dizilerde başrol oyuncusuna hizmet eden hikayelerin işlenmesini hiç sevmem, hazetmem. Bu dizide her karakterin, bir saniye gözükmüş stajyerin bile kendine ait bir hikayesi vardı ki bu bence senaristin yeteneği. Bu kadar çeşitli hikaye yazabilmek takdire şayan, alkışlar sana Lee Woo-jung!
Ik Jun benim dizideki en sevdiğim karakterdi. Oğlu U-Ju ile olan ilişkisi, kızkardeşiyle olan bağı, arkadaş ortamındaki en komik insan olması. Tüm bunlar hanesindeki artılardan sadece birkaçı. Geçmişi hakkında karakterine tezat olaylar yaşamış biri aslında, eski karısı adamı çocuğuyla yalnız bırakıp Almanya'ya kariyeri için gidip Ik Jun'u aldatıyor. Bu konu öyle çarşaf çarşaf anlatılmıyor, Ik Jun kapanık kalıyor eski eşi hakkında. Song Hwa ile olan dinamikleri o kadar iyiydi ki, aslında üniversiteden beri birbirlerine yanıklar ama talihsizlik bu ya asla birbirlerine açılamıyorlar. Keşke dedim içimden, birlikte olsalar (belki de sevgili olmuşlardır, izlemeden bilemezsiniz) Song Hwa benim hayranlık duyduğum, idealize ettiğim karakter. Kendisi beyin cerrahı ancak hayatında her şeye yetecek zamanı var, annesi dışında. 2. Sezon 8. bölüm beni o kadar çok ağlattı ki diziye biraz ara vermek zorunda kaldım. İçimde bilmediğim yerlere dokunmayı başardılar maalesef ki. Jun Wan ne kadar soğuk gözükse de aslında tüm hastalarıyla en ince ayrıntısına kadar ilgilenen, sevgilisiyle olduğunda 15 yaşında bir ergene dönüşen üzümlü kekim benim. Jae Hak kendi servisinde çalışan tezine yardım ettiği doktorun eşiyle yaşadıklarında hemen ilgilenmesi, hatta son bölümde dediğine göre üzüntüden ağlaması, ilk hastasını kaybettikten sonra tuvalette saatlerce ağlaması... Sen her zaman benim için özel kalacaksın Jun Wan. Duygusuz ayıcık Seong Hyeong ve Min Ha nam-ı diğer ChuChu'muz, jinekolog servisinin iki ayrı ucu. Seong Hyeong ne kadar duygusuzsa Min Ha o kadar duygu yüklüydü, her ne kadar ikinci sezonda zincirlerini kırıp insanlarla olan buzlarını eritse de Seong Hyeong grubun hep en sakiniydi. Chu Chu ile güzel bir ilişkileri, güzel bir ast-üst dinamikleri vardı. Kendisinden öğrendiğim onca şeye rağmen benim en ilgimi çeken noktası reality şov izleyip yemek yemesiydi valla. Ne yalan söyleyeyim kendimi gördüm ayıcıkta.
Ve kendisine ayrı yaptıklarına ayrı paragraf döşeyeceğim o kişiye geldik, Jeong Won. Pediatri servisinin göz bebeği, yeni doğanların kurtarıcısı, ailesinde rahip olmayan tek erkek evlat. İlk sezon hastaneden ayrılıp İtalya'da rahip hayatı yaşamayı düşünüyordu ama Gyeo Wool onu bu kararından vazgeçirdi. Winter Garden çiftimiz birlikte ne tatlılar ama. Böyle sessiz, sakin, anlayışlı çiflere hasret kalmışız valla. Bence Jeong Wan bu dizinin ilk sezonun bel kemiğiydi çünkü Kidari Ajusshi denilen Örümcek Dede kendisiydi. En başından beni hastalarını düşünen ve hastanenin sisteminin değişmesini sağlayan, grubun buluşmalarını düzenleyen oydu. Yurtdışına pediatrik cerrah alanında daha da uzmanlaşmak için gitmesi ile Mido and Falasol'un aktivitlerinin durması da gösteriyor ki kendisi bel kemiği, belki de bu çatının ayakta kalması için var olan kolonuydu.
İkiz stajyerleri, Jeong Wan'un annesi ve hastanenin yöneticisiyle yaşlılık anılarını, jinekolog servisindeki kızları, ameliyatlardan sonra Song Hwa'nın odasına sipariş edilen yemekleri, stüdyoyu, kareoke gecelerini, U-Ju ve teyzesinin eski moda şarkılarını özleyeceğim hatta özledim bile.
Not: Şayet dinlemek isterseniz tüm dijital platformlarda dizinin iki sezonu içinde coverlanan şarkıların bulunduğu albümleri bulabilirsiniz! Benim son günlerdeki favorim Bon Jovi'den It's My Life coverı.