İçimizdeki Şeytan - SABAHATTİN ALİ 

Kitaba Ufak Bir Bakış

Ömer, sıradan, genç ve yakışıklı bir devlet memurudur. İmkanların ve seçeneklerin bol olduğu bir yaşama sahiptir. Ancak bir boşluk çekmektedir. Ömer'in mücadelesi, kendi içindeki şeytanla devamlı savaşmasıdır. İçindeki şeytanla mücadele ederken aslında bu şeytan tasviri kendi içsel zorlukları ve çelişkileridir.

Ömer'in hikayesi başarısızlık ve umutsuzluk duygularıyla başlayıp bir kızla tanışmasıyla türlü karmaşık hikayelerin ortaya çıkmasını sağlar. Macide, Ömer'in hayatında bir dönüm noktasıdır. Ömer'in aksine Macide, sınırlı imkanlara ve alternatiflere sahiptir. Müzik eğitimini tamamla hayaliyle fettan yengesi, umuramaz amcası ve kıskanç kuzeni ile birlikte yaşamaktadır. Ancak içindeki güçlü iradeyle hayata tutunur. İki karakterin bir araya gelmesiyle başlayan hikaye, aslında bu şeytanla yüzleşme sürecini başlatır.

Ömer ilk görüşte vurulur Macide'ye. Macide başta bir şeyler hissetmese de zamanla Ömer'e tutunur. Ömer'in sahip olduğu noksanlar Macide'nin gözüna batmaz hatta bilakis hep umutludur. Ömer'e duyduğu güven ve emniyet ihtiyacı, Ömer'i ideal bir partner olarak görmesi, kendi değerini Ömer aracılığıyla bulma çabası Macide'nin, kendi duygusal güvenliğini sağlama ve hayatındaki anlam arayışına yöneliktir.

Ömer'in tek bir amacı, gayesi vardır o da iyi bir insan olmaktır. Macide, Ömer'in mücadelesinde bir güç olur. Romanda aynı zamanda takva kavramı da önemli bir yer tutar. Takva, insanın içindeki şeytana hâkim olma arzusunu temsil eder. Ancak bu imkanlar ve günahlardan uzak durma iradesiyle birlikte anlam kazanır. İmkan ile kıymet arasındaki doğru orantı, insanın içsel mücadelesini anlamak açısından önemlidir. Belki de Ömer'in eksikliği burada başlıyordur. Sahip olduğu imkanlar için şükretmeyrek ve elindekilerin kıymetini bilmeyerek.

Ömer'in karşılaştığı diğer önemli karakterlerden biri olan Nihat, idealleri olan bir karakter olarak tanımlanırken, aslında kendi çıkarları doğrultusunda manipülatif bir şekilde davranır. Onun tek bir amacı vardır, o da zengin olmak. Çalışmadan, yorulmadan bir şekilde parayı bulmak. Bu yolda Ömer'i de yanına alarak küçük bir güruh oluştururlar. Ömer bu güruhla birlikte yaptığı işlerden aslında keyifsizdir ve kendisiyle yaptıkları yüzünden yüzleşir. Zaman zaman yaptıklarına kılıf olarak Macide'yi kullanıyor. Parasızlık içinde Macide'yi evine kaçırmıştır ve artık bir aile olmuşlardır. Macide'yi en iyi şekilde yaşatmak ister. Ancak bunun yanında Macide'nin sevgilisinden böyle bir beklentisi de isteği de hiç olmamıştır.

Parasızlık ve biçareliğin insana yaptırdığı kötülükler Ömer'in, Macide'ye çorap çalmasıyla başlar. Bu eylemin ardından Ömer derin bir pişmanlık duyar ancak artık geri dönüşü olmayan bir noktaya gelmiştir. Borç alarak arkadaş çevresinden yardım ister. Ancak bu süreçte bir arkadaşının Macide'ye karşı gizli duygular beslediğini fark eder. Ömer bu sevgiyi kullanarak kendi çıkarı için fırsatlar yakalamaya çalışır.

Ömer ve Macide, kendilerine uymayan davetlere katılarak toplumun dışındaki insanların arasına karışırlar. Bu insanlarla fikirleri, yaşamları, alışkanlıkları ve giyim tarzları bile uyuşmamaktadır. Ancak maddi sıkıntılar ve çıkarlar, onları bu ortamlara itmeye devam eder.

Macide, Ömer'in aksine çevresinden etkilenmeyen ve dışında duran bir karakterdir. O, çevresinde olup bitenleri dikkatlice gözlemler ve anlamaya çalışır. Ayrıca Ömer'i bu çevrenin zararlı etkilerinden kurtarmaya da çalışır. Zaman zaman Ömer yaptığı hatalardan dolayı pişmanlık duyar ve Macide'den özür diler, ayaklarına kapanır. Bu dönemlerde Ömer'in Macide'ye karşı duyduğu aşkın yoğunluğu artar. Macide, Ömer'in bu ani ve yoğun sevgisinden hoşnut olur ve onu affeder. Ancak ben, Macide'nin bu affetme eyleminin altında Ömer'in kendisine muhtaç olmasından duyduğu memnuniyet olduğunu düşünüyorum. Çünkü Ömer için Macide'nin onu affetmesi, kendi içindeki şeytanı susturabilmesi demektir. Ne yazık ki Ömer, Macide'nin yanından ayrıldığı zaman eski haline geri döner.

İşler Bedri'nin hayatlarına girmesiyle değişir. Bedri, Ömer'in aklı başında diye nitelendirebileceğimiz tek arkadaşıdır. O da Macide gibi Ömer'in çevresindeki insanlardan hoşlanmaz. Ayrıca Bedri ve Macide'nin geçmişte bir hikayeleri de vardır. Macide'nin müziği çok sevmesi ve bu alanda ilerlemek istemesi tamamen Bedri'nin etkisindendir. Bedri, Macide'nin eski öğretmenidir.

Bedri'nin Macide'nin hayatına tekrar girmesiyle Macide, geçmişe dair duygularını yeniden yaşamaya başlar. Bedri'nin varlığı onun için hem geçmişi hem de geleceği temsil eder. Bir yandan Ömer vardır. Diğer yandan Bedri ve geçmişte aralarında yaşananlar, duygusal bağlar. Macide bu çatışmanın ortasında kalırken, hem geçmişiyle hem de şimdiki zamanla hesaplaşmak zorunda kalır.

Ömer ve Macide'yi çok seven Bedri, bu genç aşıklara para konusunda yardım eder. Ancak Bedri'nin çiftin evliliklerini kurtarmaya yönelik çabası ve maddi sıkıntılarını hafifletmek için yaptığı belirgin fedakarlık, Ömer’in kendisini daha da değersiz ve yetersiz hissetmesine neden olur. Ayrıca Bedri'nin karısına karşı ilgisinin de farkındadır. İpler kopar, ikili arasında bir kavga kopar.

Macide yaşanan kavgada Bedri'nin yanında yer alır ve Ömer'den özür dilemesini ister. Bu olayların ardından, Ömer nihayet Macide'yi de kaybettiğinin farkına varır.

Zaman içinde Macide'nin, Bedri ile olan ilişkisinin derinleşmesi Ömer'in önceden hoşuna giden hareketlerine karşı duyduğu rahatsızlığı artırır. Bu karmaşık ilişki dinamiğinde Bedri'nin varlığı ve etkisi, Macide'nin duygusal dünyasını değiştirir. Ömer'in kendine muhtaç olması ve geçmişteki ilişkileri, Macide için güç ve keyif kaynağı olmaktan çıkar. Bedri'nin olumlu etkisi Macide'nin standartlarını yükseltir ve Ömer'in davranışlarına karşı daha eleştirel ve sabırsız yaklaşmasına neden olur. Bu süreçte Macide'nin duygusal bağları Bedri ile güçlenirken, Ömer'e duyduğu bağ zayıflar.

Kitabın en çarpıcı sayfaları Ömer'in Hüsamettin Efendi ile yaşadığı çatışmadır. Ömer, Hüsamettin efendi için değerli bir çalışma arkadaşıdır. Hüsamettin Bey aylar önce eşinin kardeşi için, iş yerinden kaçırdığı belli miktar parayı yerine geri koyamaz ve yakında bu başına büyük bir felaket açacaktır. Bu sırrı ise sadece çok güvendiği Ömer'le paylaşır. Arkadaşlarının gazına gelen Ömer, Hüsamettin Efendinin karşısına geçer ve onu tehdit eder. Eğer Ömer’in çıkarını da gözetmezse onu ihbar edeceğini söyler. Hüsamettin Efendi bu duruma karşı kırılmış bir şekilde gülümser ve "Sen de mi, Ömer?" der. Ömer, Hüsamettin bey için iyi insanların olabileceğinin bir kanıtıdır aslında. Bütün umutlarını hiç fark ettirmeden Ömer’e bağlamıştır. İnsanların yamyamlığından kendisi utanır olmuş, kötülüklerinden bıkmış biridir aslında Hüsamettin Bey. Ömer'in tehdidi, onun için beklenmedik bir ihanet gibi gelir ve tüm umutlarını yok eder. 

Şeytan sonunda Ömer'i ele geçirmiştir. Tabi öyle bir şeytan varsa. Ömer'in içindeki şeytanın varlığına inanmak, aslında insanın içsel çatışmalarını ve zorluklarını dışarıya yansıtma biçimlerinden biridir. Herkesin içinde iyi ve kötü arasında bir denge vardır. İnsanlar bu çatışmayı çözme sürecinde farklı yollar izlerler. Ömer'in şeytan olarak nitelendirdiği karanlık tarafı, aslında kendi içindeki korku, umutsuzluk ve başarısızlık duygularının bir yansımasıdır. Bu duygularla baş etme konusunda eksik kaldığı için, Ömer çevresindeki arkadaşlarının etkisine sıkça kapılmış ve doğru ile yanlışı ayırt etmede zorlanmıştır. Ancak içindeki şeytanı suçlamak yerine, onunla yüzleşerek ve kontrol altına alarak hareket etseydi belki de elindekileri kaybetmeyecekti.