İdeoloji Nedir?
Ben buna sahibim diye görüşlerini aktardığımız ve insanları ikna etmeye çalıştığımız bu sistematik kurumun temellerini anlatmaya çalıştım.
Tüm dünya tarihini değiştiren olaylarda başat aktör olan ideoloji terimini herkesin ağzından duyuyoruz ama ne tanımını biliyoruz, ne de sınırlarının nerede bittiğini Bu yazıda hem ideoloji kavramını hem de ideolojileri temel bir açıklayarak sizin inandığını ya da doğru bir şekilde söyleyecek olursak hayat görüşlerinizde uyuşan ideolojileri daha iyi ve temel bir şekilde tanımanızı sağlayacağım.
İdeolojinin temel kökenine baktığımız zaman Yunanca idea velogos kelimesinin birleşimden oluşarak ideoloji kelimesi türemiştir. Bu kelimelerin,kelime karşılığı "fikirlerin birliği" olarak isimlendirilir. İdeoloji tanımlayacak olursak ise gerçekten "fikirlerin birliği" olarak karşılığını verebiliriz. Buna bir örnek verecek olursak ise şöyle bir metafor kurarak daha iyi anlamanızı sağlayabilirim. Gözlerinizin bozuk olduğunu düşünelim ve gözleriniz 6.5 numara, gözlük takmazsanız dünyayı karışık veya bulanık görürsünüz. Fakat bunu taktığınızda dünyayı net ve olması gerektiği gibi görmüş oluyorsunuz.
Daha farklı bir şekilde güneş gözlüğüyle dışarı baktığımızda daha farklı şekillerde dünyayı görüyoruz ama o gözlüğün izin verdiği ve bize sağladığı imkanlar dahilinde dışarıya bakıyoruz. İdeolojilerde aynen böyle bizim hayat tarzımıza ve düşünce dünyamıza uygun görüşe bağlı bir şekilde hareket edip olaylara bu gözden bakıyoruz.
Bu ideolojiler ne kadar ayrışsa da ortak özellikleri de yok değil, var. Hepsinin çıktığı, vadettiği yani insanları kendi safına çekmek için yaptığı çalışmalar mevcut. Bunları ise 3 madde de değerlendiriliyor.
1) İçinde var olduğu düzeni yorumluyor ve bir yargıda bulunuyor. Yani bu düzeni yıkmak lazım, güçlendirmek lazım ya da korumak lazım gibi belli başlı değer yargılarında bulunuyorlar.
2) Buna pararel olarak bu ideolojinin başa gelerek nasıl bir ideal toplum olması gerektiğine ve bunu topluluğu tanımlamaya çalışıyor.
3) Buradaki değerlendirme tanımlar ve diğer şeyleri yaptıktan sonra ise bize bir değerlendirme alanı sunarlar.
Bu 3 madde de gerçekten düşündüğünüzde kafanızda bazı şeylerin gerçekten böyleymiş dediğiniz şeyler.
Bunları ne kadar ortak özellikleri olduğunu söylesek de sınıflandırılması gerektiğini ve bu sınıflandırmanın “Kanlı İhtilal” olarak adlandırılan Fransız İhtilali’nden sonra başladığını sağ tarafa aristokrasi, sol tarafa ise devrimci sınıfların oturduğu tablolardan şahit oluyoruz. Kutuplaşmanın ise tam da buradan başladığını görmekteyiz. Bu sınıflandırmayı lineer bir çizgide olacağını düşünürsek aynen şu şekilde olacağını ben dahil herkesin bu sınıflandırma sırasına katılacağını düşünüyorum.
Buradaki sınıflandırmalara da aslında pek takmamak gerekiyor. Takmamak derken evdeki hesap çarşıya bazen uymuyor ya da kişisel politikalar yüzünden ideoloji ile bire bir uyma olmuyor. Buradaki en iyi örnek ise; Stalin Rusya’sı diyebiliriz. Solda hatta en ucunda olmasına rağmen militarist baskıcı, devletin cebrini en şiddetli şekilde uygulayan bir sistemden bahsediyoruz. Bu kısa nüansdan sonra biraz da bu ideoloji arası farklılıklardan bahsetmek gerekir. Bu çizginin en ortasından başlayacak olursak:
Liberalizm, insanların bireysel, bencil yaratıklardan oluşmasını temenni ediyor. İnsanlar kendi çıkarlarını düşünür ve iyiliğini maksimize ederse, toplum da buna belirli düzeyde saygı gösterirse özgür birey ve özgür toplum ortaya çıkar. Bunun dışında liberalizm gayet akılcı, rasyonel ve ilerlemeci bir ideoloji olduğunu söyleyebiliriz.
Muhafazakar düşünce ise, hata yapabiliriz çünkü insanız. Bu hataları minimuma indirecek, bizi koruyacak bir kuruma ihtiyaç duyuyoruz.
Sosyalizm ise, insanlar çok sosyal varlıklardır ve hata yapsalar bile bunu telafi edebilirler. Bu sistemde devlet halka göre pozisyon almalı, işbirliği ve kolektif bütünleşme ışığında yaşamalıyız.
Faşizmde, biyolojik duruma çok önem verilerek insanların doğuştan bir şekilde doğduğunu ve değiştirilemeyeceğini düşünür. Bu sistemde bazıları adeta bir lider olarak doğar ve öteki dışlanmış taraf ise birer nefer diğer bir deyişle askerdir. Bu askerler lider ne derse onu uygulamak ve yapmak zorundalardır.
Bu tanımlamalar ve ayrılıkların anlaşılması sonrası her ideolojinin farklı anahtar kelimeleri vardır. Bu anahtar kelimeler cümlelere dökmeden bile hangi ideoloji olduğunu çok iyi bir şekilde anlatır. Bu kelimler ise 3 temel ideolojide ortaya çıkar bunlar: Liberalizm, Muhafazakar, Sosyalizmdir.
Liberalizm
- Birey: Toplumun en küçük birimidir.
- Özel mülkiyet
- Hak ve özgürlükler
- Tolerans
- Girişimcilik ve serbest piyasa
Muhafazakar
- Gelenek
- Organik toplum(Ayaklar baş olmuş yani nasıl doğduysan o şekilde devam ediyorsun)
- Otoriteye sadakat
Sosyalizm
- İşçi ve işveren
- Sendika
- Eşitlik
Bu ideolojilerin ekonomi alanına da bakışları da mevcut. Her birinin farklı bakış açıları, istekleri mevcut.
Liberalizm
- Şahsi mülkiyet
- En az devlet en iyi devlet
- İktisadi denge
Sosyalizm
- Devlet etkin(Burjuvazi işçileri acımasızca çalıştırıyor. Buna önlem olarak devlet işçinin yanında olmalı.)
- Toplumsal eşitlik
- Kolektif Mülkiyet
Muhafazakar
- Devletçi
- Özel mülkiyeti savunur
Faşizm
- Hem özel hem kamu
- Devleti kutsar
Son olarak bakacağım ve maddeler halinde yazacağımız tek bir kısım kaldı. Az çok tahmin de edebileceğiniz üzere ideolojilerin devlete olan bakışları.
Liberalizm, regülasyonun az olduğu devlet müdahalesinin minimum düzeyde tutulduğu bir devlet hayal eder.
Sosyalizm, devlet arzusunu işçi sınıfının çıkarlarına yönelik kullanmak da ısrarcıdır. Burjuvazinin kapitalist sistemin yükselişe geçmesiyle adeta işçilere kan kusturur ve buna paralel olarak devletin yaptırım gücünün işverenin üstünde olmasını ister.
Muhafazakar, devlet iyidir, baskılar ve yönetir. Çünkü biz insanoğlu hata yaparız devlet ise bunu düzeltir.
Faşizm, milletin çıkarlarını en iyi devlet savunur. Her arenada devlet milletini temsil eder.
Sonuç olarak tüm bunları bir potada erittiğimizde ve tüm dünyaya küresel ölçekte baktığımızda tüm ülkelerin tek bir ideoloji ile yönetilmediğini bizim de buna dikkat ederek yorumlamalarda bulunmamız gerektiğini söylemeliyim. Buna da son bir kez örnek verecek olursam. ABD’nin tamamen kapitalist bir devlet olduğunu söylemek malumun ilanı gibi bir şey olur ama buna rağmen ABD’de kapsayıcı sağlık sigortası bulunmaz. Fakat eğer başarabilirseniz 65 yaşından sonra hastanelerden ücretsiz bir şekilde yararlanabilirsiniz. Yani bir tutam bile olsa sosyalizm izini görmek içten bile değil. Diğer başka bir uca bakacak olursam Çin’de bir komünist bir hükümet var ama emek sömürüsü, azınlıklara yapılan zulüm ve bunun gibi çoğu olay bu sistemin içinde kapitalizmin hatta ve hatta faşizmin olduğunu bizlere gösterir.