İnsanlığın Sonu Üzerine Bir Komedi Filmi: "Don't Look Up"

Adam McKay'in yıldızlarla dolu son filmi "Don't Look Up", bizlere iklim değişikliği sorunu etrafında dönen bir hiciv komedisi sunuyor.


Büyük bir kuyruklu yıldız doğruca Dünya'ya doğru ilerliyor. Bu doğrultuda, iki astronom olası depremler, tsunamiler ve insan türünün yok olması hakkında kamuoyunu uyarıyor. Fakat sorun şu ki kimse onları ciddiye almıyor. Aynı zamanda hem komedi hem felaket, hatta zaman zaman da samimi bir dram filmine dönüşen "Don't Look Up", birçok sinematografik türü karıştırarak bence şu mesajı vermek istiyor: "Gözlerinizi açın, gezegenin yok olmasını istemiyorsak beraberce harekete geçmeliyiz."

Öncelikle, filmdeki en iyi ve en başarılı şey kesinlikle oyunculuklardı. Filmde Meryl Streep'i, seçim perspektifiyle her şeyi düşünmeye hazır, kadınsı, çok yönlü bir Trump olarak görüyoruz aslında. Ariana Grande, Cate Blanchett ve Mark Rylance'ın da oynadığı 24 Aralık'ta yayınlanan Netflix filminde, Oscar ödüllü Leonardo DiCaprio ve Jennifer Lawrence, Streep'in coşkuyla oynadığı narsist ve aynı zamanda beceriksiz bir başkanın yönettiği ülkede, bölünmüş bir Amerikan kamuoyunu, gezegeni yok etmek üzere dünyaya yaklaşan bir kuyruklu yıldız konusunda uyarmak için umutsuzca çabalayan iki gökbilimciyi oynuyorlar. Adam McKay'in bu filmi, sinemanın güzel gezegenimizin durumu hakkında sık sık uyarılarda bulunduğunu bize tekrar hatırlatıyor.

Büyük taşın üzerlerine çöktüğünü sömürülecek bir zenginlik olarak gören insanlarıyla, "Don't Look Up" metaforlarla dolu aslında. Örneğin Donald Trump, Amerika'da Covid zamanları Amerikalıların sağlığından çok ekonomiyi korumakla ilgilendiğini çalışmalarıyla göstermişti. Aslında, iklim meselesi, tabiri caizse hiçbir zaman Amerika'nın birinci önceliği haline gelmedi. Şimdi durum dramatik olduğuna göre, Adam McKay uyarısını yapıyor ancak bir metafor şeklinde.

Genelde bu kadar star ismin bir araya geldiği dev kadrolu filmler beklentilerimizi karşılamaz fakat bu film bunu yaratmadı diyebilirim. Filmin günümüz politikası, yozlaşmış toplum, yandaş medya, sosyal medya linç kültürü ve siyasetin kirliliği gibi konular üzerinden yaptığı sistem eleştirisi çok iyi ve yerindeydi. İnce düşünülmüş esprileriyle, yer yer kara mizah içeren beni gayet tatmin eden bir film oldu. Aslında dram olup komedi gibi işlenen nadir filmlerden. Ayrıca evet, maalesef dünyanın başına böyle bir şey gelse, ki hiç imkansız değil, yaşayacaklarımız bu filmde izlediklerimizden pek de farklı olmayacak.

Peki, siz dünyanın 6 ay sonra yok olacağını bilseniz ne yapardınız ? Yarınlar yokmuş gibi yaşamınıza devam mı ederdiniz yoksa kendinizle ve hayatınızla alakalı köklü değişiklikler mi yapardınız?