Islak Kazı (Gravür)

Gravür sanatı nedir? Nereden çıkmıştır?

Henüz resim sanat dalı olarak ortaya çıkmamışken, yaşamı ve yaşantıyı geleceğe taşımada bir araç olarak kullanılan gravür, Fransızca "Gravure" sözcüğünden dilimize geçmiştir. Kelime anlamı olarak kazıma resim sanatı demektir. Kökeni grafik sanatına dayanan gravür Osmanlıca'da "Hakk" yani "Kazıma" anlamını karşılamaktadır.

Bir baskı tekniği olarak matbaada ve sanat ürünlerinde kullanılan bu teknik bir çeşit kazıma yöntemidir. Aynı zamanda çukurbaskı veya oyma baskı olarakda bilinir. Çinko, bakır yada tahta plakalar kazınarak yapılan bu teknik, kazınan resmin kağıda basılıp çoğaltılmasıyla üretilir.

En basit bilinen teknik ise tahta parçasını istenilen şekilde oyulması ve kabarık yerlere mürekkep sürülerek bu kısımların kağıt üzerine bastırılmasıyla oluşturulur. Bu yönteme tahta baskı ismi verilir. Gravürün oluşumunda iki sanatçı bulunur. Ressam resmi çizer, bir diğer sanatçı ise bu resmi istenilen plaka üzerinde kazır.

15.yüzyıldan sonra kullanılmaya başlanmış gravür hâlen daha günümüz sanatçıları tarafından sık sık kullanılır ve geliştirilmeye devam edilir. Birçok sanatçı baskı tekniğini kullanarak kendi sanatlarını yaratmaya devam etmektedir.

19.yüzyılın sonuna kadar matbaacılıkta kitap basımında resimlerin kaliteli bir şekilde olması için kullanılan gravür, günümüzde hâlen daha kullanımına devam eden farklı bir alanıdır.

Tarihi kayıtları bulunan ilk gravür örneklerinin Ren kıyılarında ağaçların üzerine kazınarak yapıldığı bilinir. Özellikle Avrupa'da İtalya, Almaya, İspanya ve Fransa'da daha çok siyah ve beyaz renklerde tercih edilen baskılar, sanatçıların kendilerine özgü sanat eserleri yaratmasına imkân tanımıştır. Gravür denince akla gelen sanatçıların başında Dürer, Holbein, Rembrandt ve Goya gelir. Fransa'da gravürün ilk temsilcileri Jean Duvet, renkleri kullanarak çeşitli sanat eserleri yaratan Rubens ve bakır işlemeleriyle tanınan Rembrandt'tır.

Türkiye'de gravür, diğer sanat dallarından biraz daha geç gelişmiş, Sanayii Nefise Mektebi'nde "Hakkâklık" adı altında bir bölüm açılmış ve burada gravür dersleri verilmeye başlanmış. Dersler genellikle Batı kültürü taşıyan örneklerle işleniyordu ve gravürlerin kopya baskılarının edilmesinden fazlası yapılamıyordu.

Sonraları Fransız Ressam Leopold Levy'nin gravür dersleri vermesi için bir atölye kuruldu ve dersler verilmeye devam edildi. Burada İtalya'da çeşitli sanat dalları üzerine çalışmış Sabri Berkel'in, Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun ve Nurullah Berk'in çalışmaları incelendi. Bu sanatçıların gravürün Türkiye'de gelişmesine büyük katkıda bulundular ve halk sanatına özgü motifleri deneyip geliştirdiler.