İslam Bilim Tarihinin Leanordosu: EL CEZERİ

Çağını aşan, birçoğu alanının ilk ve tek örnekleri, zamanının teknoloji harikaları olan icatların sahibi El Cezeri'yi yakından tanıyalım.

El Cezeri:

Cizre’nin Tor (Dağ Kapı) mahallesinde doğan ve yaptığı çalışmalarla bilim dünyasına sayısız katkısı bulunan El Cezeri’nin tam adı: Bedi’üz Zaman Ebu’l-iz İsmail ibn Er Rezzaz El-Cezeri’dir.

El Cezeri’nin esas adı İsmail olup babasının adı ise Rezzaz’dır. Kendisine yaptığı çalışmalardan dolayı “zamanın harikası” manasına gelen Bedi’üz Zaman, “şeref ve onur babası” anlamında Ebul-iz ve Cizreli olmasından dolayı El Cezeri lakapları takılmıştır. Avrupalılar ise El Cezeri’ye, “zamanın dâhisi” anlamına gelen Prodigy of the Age lakabını vermişlerdir.

Artukluların Diyarbakır’da hüküm sürdüğü yıllarda, Artuklu Sarayı’nda 32 yıl başmühendislik yapmış olan El Cezeri; bir bilim adamı, matematikçi, sanatçı ve minyatür ustasıdır. Bunun yanında El Cezeri, insanlarda ve makinelerde karşılıklı haberleşme, denge kurma ve yönetme bilimi şeklinde tanımlanan, Norbert Wiener’in 1948 yılında kurduğu ve ismini verdiği sibernetik biliminin, gerek ulusal gerekse uluslararası literatürce, asıl kurucusu olarak kabul edilir. Her ne kadar bu konuda Fransızlar, Descartes ve Pascal’ı; Almanlar Leibniz’i, İngilizler, Bacon’ı bu bilimin kurucusu olarak öne sürseler de El Cezeri rakiplerinden yaklaşık 500 yıl önce sibernetiğin ilkelerini bilim dünyasına sunan ilk kişi olmuştur. Ayrıca El Cezeri robotikle ilgili bilinen en eski kaydın sahibi olan Tanetumlu Archytas’tan sonra ilk robotikçi olup yaptığı gelişmiş, otomatik makineler ile bugünkü robot teknolojisinin temelini de atmıştır.

Doğduğu yer olan Cizre’de vefat eden El Cezeri, Hasan ibn Ali tarafından, bir saygı göstergesi olarak Nuh Peygamber Camii avlusuna gömülmüş ve bu avluya bir kubbe yaptırılmıştır. Bunun yanında El Cezeri’nin mezar taşına, yine saygı ibaresi olarak “Reisulamal (amellerin reisi) Ebul-iz İsmail ibn Rezzaz El Cezeri” yazılmıştır.

Kendi yaşamıyla ilgili bilgileri yalnızca, yaptığı eserleri kaleme aldığı Kitab’ul Hiyel adlı kitabında yazdığı önsözden edinebildiğimiz. El Cezeri hakkında bilim tarihçileri iki konu üzerinde ihtilafa düşmüşlerdir. Bu konulardan ilki, hangi tarihte doğup hangi tarihte öldüğüdür. Bu konuda literatürde iki temel kabul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi El Cezeri’nin 1136 yılında doğup 1206 yılında vefat etmesi iken; ikinci kabul ise 1153-1233 yılları arasında ömür sürdüğüdür. Bilim tarihçilerinin bu konuda ortak bir kanıya varamamasından dolayı bu husus hakkında diyebileceğimiz tek şey El Cezeri’nin 12. ve 13. yüzyılda yaşayıp çalışmalarını yine bu yüzyıllarda gerçekleştirdiğidir.

Bilim tarihçilerinin El Cezeri hakkında ortak bir karara varamadığı bir diğer konu ise; El Cezeri’nin etnik kökenidir. Bu konuda Abdullah Yaşın, El Cezeri’nin büyük bir Kürt mucit olduğunu öne sürerken; Toygar Akman, Zekai Şen, Miomir Vukabratovic ve Mustafa Temiz Türk olduğunu söylemişlerdir. Bunun yanında Donald Hill ve Gülru Necipoğlu, El Cezeri için İslam bilgini ifadesini kullanırken; F.C. Moon El Cezeri’nin Arap kökenli olduğunu öne sürmüştür. (Korkutata ve Toprak, 2013; 40) Cezeri’nin etnik kökeni ne olursa olsun o, bu medeniyetin topraklarında yaşamış, çalışmalarını bu medeniyetin değerleri ve ihtiyaçlarına göre şekillendirmiştir. Bu yüzden El Cezeri herhangi bir etnik kökenin değil medeniyetimizin yetiştirdiği bir bilim insanıdır.

KİTAB’UL HİYEL

Tam adı El-Cami Beyn El- İlm ve El- Amel El- Nafi Fi Sınaa’t El Hiyel olan kitabın günümüz Türkçesinde karşılığı Hiyel Sanatında Bilgi ve Uygulamanın Bağdaştırılması’dır. Bu kitap, Diyarbakır Artuklu Sarayı’nda sarayın başmühendisi El Cezeri tarafından Sultan Nasırüddin Mahmud’un isteği üzerine kaleme alınmıştır.

Eserin müellif (yazar) nüshası günümüze ulaşmamıştır. En eskisi 1206 yılına tarihlenmiş olmak üzere 15 istinsah (yazıya geçirilmiş) nüshası ve 2 adet çeviri nüshası dünyanın çeşitli kütüphanelerinde bulunmaktadır. Kitabın içinde 6 kategoriye ayrılmış 50 adet düzenek bulunmaktadır. Yani kitap 6 bölümden oluşmaktadır. Bu 6 bölümden ilkinde sabit saat ve güneş saatine göre zamanın geçişini bildiren su ve mum saatleri yer almaktadır. 3 anıtsal su saati, 3 taşınabilir su saati ve 4 mum saati yine bu kategori altında yer almaktadır. Kitabının ikinci bölümünü sohbet meclislerinde kullanılan kaplar ve otomatik araçlara ayıran El Cezeri, bu bölümde 10 ayrı otomat ve robota yer vermiştir. Kitabın 3. Bölümünde kan aldırma ve abdestle ilgili otomatik araçlar yer almaktadır. Bu bölümde de yine 10 tane araç bulunmaktadır. Bu 10 aracın 6’sı el yüz yıkama amaçlı, taşınabilen çeşme ve lavabolarken geriye kalan 4 araç ise kişiden alınan kanın miktarını ölçmeye yarayan aletlerdir. Bundan önceki bölümlerde olduğu gibi yine 10 cihazın yer aldığı kitabın 4. Bölümünde El Cezeri yaptığı otomatik fıskiyeler ve sürekli ses çıkartan robotlarından bahsetmiştir. Kitabın 5. Bölümüne gelindiğinde El Cezeri, hayvan ve akarsu gücüyle suyu yükselten araçlarından bahsetmiştir. Bu bölümde 5 düzenek bulunmaktadır ve bu 5 düzeneğin 4’ü tarımda sulama amaçlı kullanılırken sonuncusu seyirlik, eğlence amaçlı kullanılan bir su dolabıdır. Kitabın 6. ve son bölümünde El Cezeri diğer başlıklar altına girmeyen 5 adet çeşitli aletini anlatmıştır.

El Cezeri kitabında yaptığı aletleri tanıtırken, aletlerinin çalışma prensipleri daha iyi anlaşılsın diye kitabına bu aletlerin resimlerini de çizmiştir. El Cezeri’nin Kitab’ul Hiyel’de çizdiği bu resimler, bugünün 3D CAD programları ile çizilen 3 boyutlu modellerin eş değeri konumundadır. Bu resimler aynı zamanda Avrupa’da El Cezeri’den yaklaşık 2,5 asır sonra görülen perspektif çiziminin de ilk basamaklarıdır.

El Cezeri ise Kitab’ul Hiyel’in ortaya çıkışını ve çalışmalarını kitabının önsözünde şöyle dile getirir: “Uygulamaya dönüştürülemeyen her teknik bilimin doğru ve yanlış arasında kaldığını gördüm. Benden önce gelenlerin dağınık bir şekilde anlattıklarını sınıflandırdım ve gerçekleştirdiklerini esasa bağladım… Eğitmek istediklerimin talepleriyle de içimde yaptıklarımın yayılması arzusu doğdu ve arkamdan bir eser bırakmayı istedim. Sonra sözü geçen bir tenkitçinin yanlışlarımı bulacağından korktum ve kararımdan vazgeçtim… Artukluoğulları’ndan Diyarbekir Meliki Ebü’l Feth Mahmud b. Karaaslan’a yaptıklarımı ilettim. Bana bakarak… yaptıklarımın kıymetini anlayarak ‘Eşi olmayan planlar yaptın, onları gerçekleştirdin. Kendini bu kadar yorduğun ve temelini attığın şeyleri kaybetme. Senin fikirlerini, çizimlerini ve projelerini kapsayan bir kitap yazmanı istiyorum’ dedi… bütün gayretimle bu kitabı yazdım.”

“Bu kitap yamanan bazı yırtıkları, tasnif edilen bazı usulleri ve keşfedilecek bazı şekilleri (planları) ihtiva etmektedir. Bu yönde başka bir eserin bulunduğunu zannetmiyorum. Bu hususu ilim ehlinden esere vakıf olacakların insafına bırakıyorum.”

“Kitapta bir giriş ve elli şekil (düzen) bulunmaktadır. Bunları altı fasılda topladım… Benden önce gelenlerin kullandığı yabancı terimleri, açıkladığım şekilde kullandım. Çünkü her çağın kendine göre bir dili vardır… Her bir şekle bir örnek çizdim. Kolayca anlaşılması için onları harflerle belirttim ve bu harflere de karşı gelen diğer işaretleri de açıkladım.”