İstanbul'un Birbirinden Güzel Semtlerinin İsimlerinin Geçmişi

Nereden Almış Bu Semtler Bu İsimleri?

İstanbul... Kiminin hayali, kiminin macerası, kiminin hayatı, kiminin yolculuğu. Her semtinden övgüyle bahsedilmeyecek gibi de olsa Türkiye'nin en gösterişli ili kendisi. Hem doğası, hem yapısı, hem coğrafyası, hem de tarihiyle inanılmaz bir havaya sahip. Peki ilçeleri? Başka yerlerde duymadığımız, duyduğumuzda "kesin İstanbul'dadır" dediğimiz semt isimlerini nereden almış İstanbul?

En renklisinden başlayalım. Bağdat Caddesi'ni Osmanlılar döneminde Üsküdar’dan Şam ve Bağdat yönüne giden kervanlarca kullanılıyordu. Osmanlı ordusu, Doğu seferlerine bu yoldan çıkıyordu. Bu yüzden Bağdat Caddesi adını almış.

Haliç, isminin orjinali Rumca. ‘Hriso Keras’ Rumca'da altın boynuz anlamına geliyor. Kağıthane ve Alibeyköy derelerinin çatal vaziyette, boynuzu andırması nedeniyle bu ismi almıştır.

Bab-ı Ali, günümüz Türkçesinde ‘Yüce Kapı’ anlamına geliyor ve aynen tercüme edilerek diğer dünya dillerine de girmiştir. İstanbul’da devleti temsil eden her ofis ‘kapı’ olarak anılırdı. Yani bugünün devlet dairesinin karşılığı ‘kapı’ idi. Basın kuruluşları İkitelli’ye taşınmadan önce “Bab-ı Ali” denilince akla basın geliyordu.

Bahariye, Osmanlı padişahları ve vezirler, özellikle bahar mevsiminde, Haliç kıyısında Eyüp Sultan’dan sonra gelen ve Bostan iskelesi ile Silahtarağa arasında uzanan bölgeye giderlermiş. Buraya köşkler yaptırılmış. Baharda yeğlenen bir bölge olduğu içinde ‘baharlık’ anlamına gelen ‘bahara ait’, yani ‘bahariyye’ diye anılmış.

Rumeli Hisarı’nın ötesindeki eski adı ‘Fadalya’ olan ‘Baltalimanı’, adını İstanbul’un fethi sırasında Gelibolu’daki donanmayı hazırlayan ve kuşatma sırasında gemileri bu limana getirmeyi başaran Baltaoğlu Süleyman Bey’den aldı. Baltaoğlu Süleyman Bey Osmanlı Devletinin ilk Kaptan-ı Derya’sıydı.

Beşiktaş, ‘Kone Petro’ adıyla anılıyordu. Anlamı ‘Taş Beşik’ idi. Rahip Yaşka, Hz İsa’nın beşiğini Kudüs’ten getirip, burada yaptırdığı kiliseye koymuştur. Hz. İsa çocukluğunda bu beşik içinde yıkanmış, bu sebeple bu kilise Rumlar arasında ‘Taş Beşik’ olarak ün yapmıştır. Rahip ölünce beşiğin Ayasofya’ya bırakıldığı söylenir. Bu söylenti bir delile dayanmadığı için efsane niteliği taşımaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman’ın, Tophane ile Fındıklı arasındaki kıyıdan 300 basamakla ulaşılan yüksekçe bir yere oğlu Cihangir’in anısına yaptırdığı cami, semte adını vermiştir.

Bakırköy, ilk çağlarda Hebdamon Septimus adıyla anılmaktaydı. Bizans döneminde yazlık olarak kullanılmıştır. Constantinus (Büyük) zamanında buraya saraylar, köşkler, kiliseler yaptırmıştır. Bizans'ın son döneminde Makrihori, Osmanlı döneminde Marki Köy olarak bilinen semtin adı Cumhuriyet'in ilanından sonra Bakırköy olarak değişmiştir.

Beykoz'un antik çağdaki adı Amykos'dur.Beykos ismi ilk defa Bizanslılar tarafından kullanılmıştır. Bithnia Kralı ve Kocaeli valileri bu semtte ikamet etmişlerdir. Kos farsçada köy anlamındadır. Semtte oturan ünlü kişilerden dolayı yöreye Beykos denildiği ismin zamanla Beykoz'a dönüştüğü sanılmaktadır.

Beyoğlu, Bizans döneminde yerleşim alanı değildi. Yöreye karşı yaka, öte yaka anlamında Pera ya da Peran bağları deniliyordu... Beyoğlu denilmesine ait çeşitli söylentiler vardır. İlki Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon Rum İmparatorluğu'na son vermesinden sonra (1460) Kral ailesinden Prens Aleksisos Kommenos buraya yerleştirilmesinden dolayı bu ismin verildiğidir. İkincisi Kanuni Sultan Süleyman döneminde burada oturan Venedik elçisinden dolayı bu ismin verildiğidir.

Bizans İmparatoru Justinianos Çengelköy'e karısı Sophia için bir saray yaptırmıştır ve semte Sophianea adı verilmiştir. Osmanlı döneminde bu semtte gemi çapaları imal edildiğinden adı Çengel Köyü olarak benimsenmiştir. Zamanla Çengelköy şeklini almıştır. Bir başka söylentiye göre de; Osmanlı döneminde leventlikten yetişen Çengeloğlu Tahir paşa (Sonradan Kaptan-ı Deryalığa kadar yükselmiştir) bu semtte oturmuş ve yörede mescit, çeşme yaptırmış ve birçok hayır işlerine önayak olmuş semtin sevilen kişilerinden biri olmuştur, semte bu sebepten onun ismi verilmiştir.

Reşat Ekrem Koçu'ya göre İskender efendi namlı bir kişi burada yaptırdığı bahçeye doğduğu kasabanın ismini vermiş (Forina Arnavutluk'ta küçük bir kasabadır) isim zamanla Florya'ya dönüşmüş ve semtin ismi olarak benimsenmiştir.

Kadıköy'ün tarihi Bakır çağına kadar uzanmaktadır. Semti Megara’lı göçmenler Khalkedon adıyla kurmuştur (İÖ 8yy). Orhan Gazi Khalkedon un bir kısmını Osmanlı topraklarına kattı. Fatih Sultan Mehmet in kenti fethinde sonra bu yörenin bakımsız bir köy görünümünün düzelmesi için İstanbul Kadısı Hızır Bey'in buraya yerleşmesini istemiştir. Semt önceleri Kadıköy’ü sonraları Kadıköy olarak anılmıştır.

Kazlıçeşme'de bulunan bir çeşme semte ismini vermiştir. Bu çeşmenin üzerinde alçak kabartma olarak kaz figürleri vardır. Bir söylentiye göre, İstanbul un fethi sırasında baş gösteren su sıkıntısında uçuşan kazlar takip edilmiş ve buradaki su kaynağı bulunmuştur. Sonraları bu su kaynağı üzerine bir çeşme inşa edilmiştir. Günümüze kadar birçok yenilemeler gören çeşme halen semtte bulunmaktadır.

Osmanlı Padişahı III Selim döneminde, Nizam-ı Cedid askerleri için kurulan Levend kışlası semte adını vermiştir.

Maçka adının Farsça Masgah (Nişangah) tan geldiği söylenmektedir. Zamanla Maçka'ya dönüşmüştür. Bir diğer söylentiye göre de Fatih Sultan Mehmet in 1461 yılında Trabzon'u fethinden sonra Trabzon’dan buraya gönderilen Maçkalılardan dolayısemte Maçka adının verildiğidir.

Bunlar yalnızca birkaçı. Belli olan şu ki, mantıklı ve çağrışımlı isimler düşünülmüş. Bu semtlerin isimlerini siz düzenliyor olsaydınız ne yapardınız?