İyileşmemiş Çocukluk Üzerine - Çekmeceler

Derinlerdeki Yaralarımıza

SERT! YARALAYICI! CESUR!

KENDİ HUZURU KAÇMASIN DİYE ÇOCUĞUNU GÖRMEYEN BİR ANNE…

KENDİ YETERSİZLİĞİNDE BOĞULMUŞ ŞİDDET MEYİLLİSİ BİR BABA…

KAYIP BİR ÇOCUK…


Çekmeceler, Caner Alper ve Mehmet Binay'ın yönetmenliğini yaptığı, konusu gerçek bir hikayeye dayanan film. 

Çocukluk travmaları üzerine gelişen bir kadının cinselliğini, erkeklik ve namus algısı üzerinden anlatmaktadır. Ama en çarpıcı kısmı ebeveynlerin çocukları üzerindeki etkisidir benim için.

Akıllı, başarılı ve güzel bir kız olan Deniz’in, ailesinin derinlerde açtığı yaralar ile hepsini yavaş yavaş nasıl kaybettiğini izliyoruz filmde. 

Lars von Trier’in Nymphomaniac’ının yerlisi demek yerinde bir yorum olacaktır fakat psikolojik temelli bir hastalık ve tedavi süreci cinsinden işlenişi ile farklıdır. Deniz’in çocuk yaştan beri kabul görmeyişi ve maruz kaldığı yaklaşımlar ile ilişkilerini nasıl inşa ettiğini ve kendini sabote edişini takip ediyoruz film boyunca.

İngilizce Drawers olan filmin isminin ikinci anlamı kadın iç çamaşırı olup filmde toplumdaki namus algısının en keskin ve sert karşılığı olarak kendini göstermektedir.

Kendine yarattığı arkadaş çevresi, içinde bulunmaktan keyif aldığı ortamlar, kendini değerli hissetme yöntemleri ile yok olma eşeğine gelen Deniz, annesinin onu kanlar içinde bulmasıyla tekrardan yaşama şansı elde etti demek doğru olacaktır. Fakat annelik dürtülerinden uzak, bencil Saadet ile ona çocukluğundan itibaren öz teyzelik yapan Ayşe’nin karşı karşıya geldiği ve anneliğin doğurmakla ilgili olmadığını gösteren çatışma filmin en can alıcı kısımlarından.  

Ayşe ablası ve doktoru sayesinde hayatta bir şans daha bulacaktır Deniz, zira onu görmeyi beceremeyen annesi ve narsist babası ile olacak gibi değildir durum. 

Ebeveylerin oluşturması gereken değer duygusunun hiç var olamaması ve çocuğun üzerindeki yaptırımlar, yer yer istismara dönüşen sınırlar, beklentiler ve yüklemeler ile kaybolan kişinin iyileşmek için doktora mecbur kalması yaygın bir gerçeklik günümüzde. Görülerek ve sevilerek dönüştüğü hal ise açan çiçek ya da kozadan çıkan kelebek olarak yorumlanabilir.

Büyük yargılara maruz kalan bu tür hayatları anlamak ve kişinin kendi çekmecelerini fark ettirmesi açısından yol gösterici bir film. Muhteşem derinlikli ve yaşayan oyunculuklar ile Türk sinemasının en iyi örneklerinden demek pek de yanlış olmayacaktır.

Bu şahane yapıta denk gelmeniz dileklerimle…