İyileştiren Sınırlar

Sınır çizmek ve hayır demek üzerine.

Birçok toplulukçu kültürde, özellikle Türk kültüründe, size iyi niyetle teklif edilen bir şeye, bir yemeğe, kıyafete veya hizmete, hayır demek çok uygun bir şey değil. Tabağınıza konulan her şeyi sırf ayıp olmasın diye yemek en basit ve hepimizin bildiği bir örnek. Müsait olmadığınız zamanları kendiniz buluşmak istediğiniz için değil de sırf arkadaşınızı kırmamak için müsait hâle getirmek, size verilen işi mesai saatleriniz dışında olsa bile yapmak gibi.

Dr. Volkan Gülüm "İyileştiren Sınırlar" kitabında nasıl sağlıklı sınırlar çekebileceğinizi ve uygun yerde uygun şekilde "Hayır." diyebileceğinizi anlatıyor. Bunun yanı sıra nasıl her şeye hayır demeyi silah haline getirebildiğimizi de. Her şeye evet demek nasıl sürekli insanı kendinden vermesini zorunluluk hâline getiriyorsa hayır demek de küçücük bir çembere sıkıştırabiliyor, Jim Carrey'nin başrolünü aldığı "Yes Man" filmindeki gibi. Peki bunun dengesini nasıl kurabiliriz?

Yazar, bu iki uç davranışın da çocuklukta çocuk-ebeveyn ilişkisinden geldiğini ve travma kaynaklı olduğunu söylüyor. Çözümü ise adım adım gelişiyor. Neden bu davranışı geliştirdiğimizi anladıktan sonra bu davranışı ne zaman ve kimlerle gerçekleştirdiğimiz, ne hissettiğimiz ve sonucunda tam olarak nasıl davrandığımızı sorgulamamız gerekiyor. Aslında bilişsel davranışçı terapide olduğu gibi. BDT'de kişi kendisinde kaygı yaratan düşünce modelini bulur ve karşı argüman geliştirir. "Ben yetersizim." demenin etiketleme modeli olduğunu bulup "Hayır, ben yeterliyim. ... yapıyorum." demek gibi. Karşımızdaki insanın zihnini okumaya çalışmak ve "Hayır dersem umursamadığımı düşünür." demek belki de hayır diyememizin bir sebebidir. Tabii, bunlar birer örnek. Her bireyin yaşam ve kişi örüntüsü farklı olduğu gibi Hayır/Evet deme modelleri de farklılık gösterecektir.

Kitapla ilgili anımsadığım en ilginç nokta çocuk masallarında bile itaatkâr olmanın öğretilmesi. Örneğin Pamuk Prenses naif ve kibar biri olduğu için sırf cadıyı üzmemek için elmayı kabul ediyor. Oysa daha önce yabancılardan bir şey almama konusunda cüceler onu uyarmıştı. Cücelerin dediğine itaat etse itaatkâr sıfatını gerçekleştirmiş, etmese naif ve kibar sıfatlarını gerçekleştirmiş olacak. Çocuk için her iki senaryoda da öğretilen şey maalesef birbirinden çok farklı değil.