Jones Town tarikatının katliamı

900'den fazla insanın ölümüne sebep olan tarikat katliamı.


Jim Jones 1931’de, ilgisiz ve ona sevgi gösterilmeyen bir evde dünyaya geldi. Savaş gazisi babası ve çalışan annesinin ilgisizliği yüzünden boşlukta kendi kendine yetşen Jones, bu boşlukta kendini dine adadı ve vaktinin bir çoğunu dini araştırıp, incil okuyarak geçirdi. Büyüyünce anne ve babasınında ayrılmasıyla kendine kilisede yer bulan Jim Jones, 1955 Amerikasında Methodist kilisesinde zaman zaman vaazlar vererek, hümanist ve ırkçılık karşıtı tavırları ile birçok insana kendini sevdirmeyi başarmıştı. İnsanlara bir takım oyunlar oynayıp, metafiziksel öngörüye sahip olduğunu öne sürmüş, onları mucizelere inandırıyor, her geçen gün kiliseye daha fazla insan onu görmek için geliyordu. 


Jim JONES

İnsanlar ona destek amaçlı, birikimlerini kiliseye bağışlarken Jim, 1955’te ‘the peoples temple’ adlı tarikatını açar. Genelde toplumdan soyutlanmış, ırkçılığa uğramış dindar kişiler tarafından oluşan üyelerle birlikte vaazlar verirken, üyelerini daha iyi kontrol etmek amacıyla 1974’te tarikatı ormanlık bir araziye taşımaya karar verir. Hayali, kendi ‘sosyalist cennetini’ kurmaktı. 

Üyelerine kalacak yer, sağlık hizmeti sunarken onlara aynı zamanda sınırsız sevgi vaadediyordu. Kendilerine ait bir yerin olması tarikata üye olanları cezbederken, üyeler ormanlık arazide onlara verilen gündelik işlerde Jim için çalışmaya başladı. Jonestown’da modern yaşamdan, teknolojiden uzak bir yaşam vardı. Üyelerin hiçbir şekilde dışarıyla bağlantı kurabilecekleri bir araç olmamasına ek olarak arazinin etrafı silahlı güvenliklerle donatılmıştı. Buna rağmen bir müddet her şey yolunda devam etti.



Hatta Jonestown’da 40 bebek dünyaya gelmiş, insanlar orayı tamamiyle benimsemişlerdi. Fakat zamanla izole edilen bu bölge, vatandaşların dikkatini çekmeye başlamış ve ailelerinden haber alamayan insanlar kendilerince küçük çaplı protestolar düzenlemeye başlamışlardı. Bu tepkiler sayesinde Jonestown, sınırları içerisindeki sessizlik, devletin inceleme heyeti göndermesiyle son buldu. Kongre üyeleri ve gazeteciler Jonestown’a ulaştığında tarikattaki 15 üye, kongre heyetine geri dönmek istediklerini iletti. Fakat Jim Jones tarikattan ayrılıp, araziyi terk etme fikrine şiddetle karşı çıktı ve ayrılmak isteyenleri ölümle tehdit etti. Ekibin, tarikat üyelerinin istekleri üzerine Jim ile yüzleşmesiyle beraber Jim iyice panik yapmaya ve kedince üyelerinin ona olan bağlılığını sorgulamaya başlamıştı.

İnceleme heyeti, ve oradan ayrılmak isteyenler uçağa binmek üzereyken Jim’in emri üzerine gerçekleşen silahlı saldırı sonucu heyetten bir görevli dahil olmak üzere toplam beş kişi bu saldırıda hayatını kaybetti.

O gün Jim Jones bir daha hiçbir şeyin aynı kalmayacağını biliyordu. Bu farkındalıkla birlikte herkesi ana binada topladı ve kalan üyelerine; askerin onlar için gelip herkesi öldüreceğini ve devrimci bir eylem yapmaları gerektiğini söyledi. Bahsettiği bu eylem ise intihardı. Jonestown’ın hoparlöründen, ‘cennet bizi bekliyor, başka bir yerde tekrar buluşacağız,’ sözleri dökülmeye başladı. Panik olan insanlar, ne yapacaklarını bilemesede, Jim’in kararı netti.

Siyanürden oluşan içecekler hazırlandı ve tek tek bardaklara konulup içilmeye başlandı. İtiraz edenlere ise zehir, zorla şırınga ile verildi. Hazırlanan karışımı içenler solunum güçlüğü yaşadıktan sonra, şokla titreyerek beş dakika içinde hayatını kaybetti. İnternette bir çok olay yeri fotoğrafı hatta ses kayıtları mevcut, ben görüntüler rahatsız edici olabileceği için buraya koymadım. Bu tarikat katliamının yakın zamanda belgelesi de çıkacak hatta Jim'i Leonarda Dicaprio canlandıracağının bilgisi var. Bu belgeselle beraber, olayın daha fazla kişiye yayılmasını ve insanların bilinçlenmesini sağlayacağını umuyorum.


Son olarak 900’den fazla insanın öldüğü bu katliam, ABD’de ki 9/11 saldırısına dek sivil hayatta ki en büyük kayıp olarak tarihe geçmiştir. Bir şekilde kurtulmayı başarıp geride kalanlar ise katliamın yıl dönümü olan 10 Kasım’da Jonestown’a gidip düzenli olarak anma töreni düzenlemektedir.