Kandırılma Arzusu ve Komplo Teorileri
Neden kanmak istiyoruz?
Dünya düzdür. 51. Bölge’de uzaylı deneyleri yapılıyor. Ay’a hiç inilmedi. Gizli bir topluluk dünyada yaşanan olayları yönetiyor. Uçakların arkalarında bıraktığı izler aslında hava durumunu kontrol eden, bizleri zehirleyen kimyasallar içerir. Bunlar ve bunlar gibi daha birçok inancın birer kurgu, komplo teorisyenlerinin işi olduğuna hemfikirsek devam edebiliriz.
Komplo teorileri her zaman insanların ilgisini çeken, merak uyandıran, hepimize “Acaba?” dedirten konular olmuştur. Bazen bizleri korkutmayı dahi başaran komplo teorilerine rastlamamız da gayet olasıdır. İnternetin ve özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla beraber bu tarz teoriler iyice yaygınlaşmış, bu teorileri benimseyen insanların bir araya geldikleri forumlar bile kurulmuştur. Peki bu teorilere inanma eğilimi nereden geliyor? Kandırılma arzumuzun temel nedeni nedir?
Yapımız gereği oldukça meraklıyız. Gizem içeren her konu bizi kendine çekmeyi başarır. Bununla birlikte bilinmeyenin getirdiği tedirginlik her şeyi temellendirme isteğimizi körükler.
Komplo teorileri ise bu temellendirmeler için en kısa yoldur. Hiçbir dolaylama olmadan kaos ve belirsizliği ortadan kaldırırlar. Dümdüz bir çizgiyle sebep-sonuç veya amaç-sonuç ilişkilerini bizlere sunar. Kaotik ve belirsizliklerle dolu dünyada güvensizlik hissi rahatsızlık verirken, her şeyin mutlaka bir sebebi olduğuna inandırmayı amaçlarlar. Buna inanmak ise belirsizliğin verdiği kaygıyı azaltır.
Meraklı olduğumuz kadar şüpheci de bir yapımız vardır ve bu şüpheler kimi zaman otoriteye karşı dahi duyulabilir. Günümüzde hükümetler, medya ve büyük şirketler gibi otorite figürlerinin topluma uygulamış olduğu bazı manipülasyon yöntemleri kanıtlanmış olsa da artık bu tekniklerin pek de işe yaramayacağını söyleyebiliriz. Halen bu manipülasyonların uygulandığını düşünen kişi ya da kişiler ise komplo teorilerine inanmaya en yakın olanlardır. Özellikle siyasi skandallar, toplumu etkileyen olaylar bu tür teorilerin beslenmesine katkıda bulunurlar.
Merak ve şüphe unsurlarının dışında aidiyet ihtiyacı da kandırılma arzusunu tetikleyebilir. Benzer inançlara sahip insanların bir araya gelerek oluşturdukları topluluklara katılmaları buna örnek gösterilebilir. Birey, kendini bu toplum içinde güvende, özel ve bilgili hissedebilir.
Bilişsel olarak da yaşanan bazı yanlılıklar bizi kandırılmaya itebilir. Onay yanlılığını buna örnek gösterebiliriz. İnsanlar zaten inandıkları şeyleri doğrulayan bilgileri arayıp, karşıt bilgileri göz ardı edebilir. Bu da komplo teorilerinin daha inandırıcı hale gelmelerine neden olur. Beynimiz sürekli bilgi işlemeye çalışırken bu tarz yanlılıklara maruz kalabilir ve bu da insanların karmaşık açıklamalardansa daha basit ve çarpıcı açıklamaları tercih etmesinin sebebidir.
Bazen de sadece sırf heyecan yarattığından kandırılmak istiyoruz. Monotonlaşan hayatlarımıza renk katmak için her yolu denemek artık farz oldu denilebilir. Özellikle komplo teorileri insanları heyecanlandıran ve 'viral' hale geldiklerinde herkesin hakkında konuşup yer yer eğlendikleri konular olduğundan, amaçladığımız üzere hayatımıza renk katabilmemiz için oldukça uygundur.
Çağımızda bilgiye erişim her ne kadar kolaysa, bilgi kirliliği de aynı oranda yaygındır. İnternetin en büyük tehlikesi bilgiye ulaşma yolunda tembelliğe neden olmasıdır. Sorgulama ve eleştirel düşünmenin ehemmiyeti daha da artmış, doğru bilgiyi ne kadar uğraştırıcı olsa da elde etmek çok daha önem kazanmıştır.
Sağlam bilgi kaynaklarına ulaşarak hareket etmek bireysel farkındalığı arttırır, yaygınlaşarak toplum bilincine katkıda bulunur. Elimizde bulundurmamız gereken en kuvvetli silahlar anlık yaşadığımız heyecanlar veya bizleri gerçeklikten uzaklaştıran kurgular değil; bilgi, bilim, eleştirel düşünme ve sorgulama becerileridir.