Kanuni İdare İlkesi

Kanuni idare İlkesi Nedir? Kanuni İdarenin Kapsamı?

Kanuni idare ilkesinin temel dayanağı anayasadır. Anayasanın 123. maddesinde idarenin kurulması ile yetki ve görevlerinin düzenlenmesinin ancak kanun ile olacağı belirtilir. Kanuni idare ilkesinin bir diğer dayanağı da anayasanın 8. maddesidir denebilir. 8. maddeye göre yürütme yani Cumhurbaşkanı yetki ve görevlerini kullanırken bunları kanunlara ve anayasaya uygun olarak kullanmalıdır. Başka bir ifadeyle, yürütme kanunlara ve anayasaya aykırı işlem ve eylemelerini gerçekleştiremez. Bu esasında 1982 anayasasının parlamenter sistem döneminde konulmuş bir ilkedir. Keza, cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile asli nitelikte düzenleyici işlemleri cumhurbaşkanı yapabilmektedir. Ancak anayasada yer alan bu hüküm mevcudiyetini koruduğu için kural olarak yürütmenin türevsel niteliği devam etmektedir.

Kanuni idare ilkesi esasında idarenin teşkilatlanmasında bir yasama tasarufuna dayanması ilişkin konulmuş bir kuraldır. Bu kapsamda, kanuni idare ilkesinin iki alt ilkeden oluşur. Bunlardan biri kanuna dayanma ilkesidir. İdare veya kamu tüzel kişiliği kurulurken mutlaka şekli anlamda bir kanuna dayanmak zorundadır. Aynı yönde idarenin yetki ve görevleri de şekli anlamda bir kanuna dayanarak düzenlenmesi gerekir.

Kanuni idarenin ikinci alt ilkesi ise idarenin işlem ve eylemlerinin kanuna aykırı bir biçimde gerçekleştirilememesidir. Bu kapsamda idare tarafından icra edilmekte olan işlem ve eylemlerin yalnızca kanuna dayanması yeterli değildir; mevcut kanunlara da aykırı olmaması gereklidir.

Kanuni idare ilkesi bir yönüyle hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesini sağlar bir yönüyle de demokratik devlet ilkesinin gerçekleştirilmesi yönünde işlev görür. Hukuk devleti ile ilşkilidir çünkü hukuk devleti bir yönüyle birey hak ve özgürlüklerin korunmasını bir yönüyle de iktidarın sınırlandırılması anlayışını içerir. Hukuk devletinde hem temel hak ve özgürlüklerin korunması hem de iktidarın korunması yasama organı tarafından çıkarılması gereken şekli anlamdaki bir kanun ile yapılması gerekir. Böylece hem yürütmenin keyfiliği sınırlanır hem temel hak ve özgürlüklerin korunması amaçlanır. Aynı yönde kanuni idare ilkesi de idarenin teşkilatlanması bağlamında bu amaçları gerçekleştirilmek için getirilmiş bir ilkedir.

Ayrıca kanuni idare ilkesi ile demokratik devlet ilkesi arasında da açık bir ilişki vardır. Çünkü demokratik devler erkler ayrılığına dayanan yani yasama-yürütme-yargının fonksiyonel anlamda ayrıldığı sisteme dayanırlar. Bu kapsamda, yasama organı kanunlar yapma suretiyle kural koyma yetkisine haizdir. Yürütme ise bu kanunları uygulamkla yükümlü organdır. Gerçi yürütmede bazı kural koyucu veya düzenleyici işlemler yapabilir. Ancak bunlar normlar hiyerarşisinde kanun ile eşdeğer hukuki işlemler değildir. Bu nedenle böyle bir tarif yapılır. Yargı ise her iki organda bağımsız olarak uyuşmazlıkları çözmekle yükümlü merciidir. Bu kapsamda düşünüldüğünde idarenin teşkilatlanmasına ilişkin düzenlemleri yapma yetkisi yasama organına tanınmıştır. Çünkü demokratik devletlerde meclis(TBMM) halk tarafından kural koyma yetkisini icra etmesi için seçilmektedir. Görüldüğü üzere kanuni idare ilkesi ile demokratik devlet ilkesi arasında da açık bir ilişki vardır.

Sonuç olarak kanuni idare ilkesi temel olarak teşkilatlanma konusunda düzenlemlerin ancak yasama tasarufu ile yapılabileceği anlayışına dayanır. Ancak anayasa değişikliği sonrası hükümet sisteminin değişimi ile beraber bu durum değişmiştir. Çünkü artık cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile de idari teşkilat düzenlenebilmektedir. Ancak bu başka bir yazının konusudur.

Kaynakça

Gözler, K. (2009), İdare Hukuku, Cilt 1, Bursa: Ekin Basın Yayınevi.

Şirin, T. (2019), Karşılaştırmalı Anayasa Hukukunda Kanun Kavramı, İstanbul: Onikilevha Yayınları.