Kar

Bugün bu kapının bir anlamı yok. Çık dışarı.

Tek bir sahne kaldı aklımda. Anlatması da en az hatırlaması kadar rahatsız edici şimdi. İnanmışken akıştaki tüm rahatsız ediciliğe ve kapılmışken o hayata, güzel olabilecek birkaç zamanın esintisi verildi tam da o noktada. Sevindik, yollar gözledik değişir belki her şey diye. Olmasa problem değildi, alışmıştık izlemeye o mahallenin pisliğini sıkıntısını. Keşke güzelleşebileceğine dair minik bir umut girmeseydi akıllarımıza, yadırgamazdım o zaman o sahnede annenin Müzeyyen’e attığı tiradı. Akışta ve normal gelirdi o hayal kırıklığıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan kibir. Ve tam annesinden sonra girmek istedim odaya, birkaç kelime de olsun ben konuşmak istedim onunla. Biraz ferahlar ruhu ya da benimki bilmiyorum.

İstenmeyen olmuşsun sen itilmiş ve kakılmış, benzeri sokaklarda yollarda ve yanı başında her zamanki gibi. Döne döne aynı çizgiye gelen, geldikçe giden ve geri dönen. Kırıkları gözlerdeki hayallerin, ne de alışkınsın o bakışa. Bakamadığın aynaya, geçirdiğin zamana kendinle ve mutsuzsun doğuştan. Akşamları neşeli kahkahaları kucaklayan dar sokaklar geceleri seni tükürür, ve olduğunda sabah insanlar farkında olmadan suçlarını süpürür. Sen ister miydin bambaşka bir oda, sormayacağım.

Sevilmişle yaşanmışın geri dönüşü, belki’nin yeri yok.

Hatırladığın bir adın yok.

Seni görenlerin düşündüğü yok.

Bugün bu kapının bir anlamı yok. Çık dışarı.

Tam inandığında iyiliğe ve bir şansın daha beklediğine seni, düşünmeden bir saniye bile attın bir başka uçuruma kendini. Yazık oldu ümidine, kirli aynandaki gülümsemene. Yazık oldu sana inanan sana belki de ilk defa, heyecanlandın suçsuz ve çaresiz. Bana sorarsan, bana çok bir şey sorma. Kaybet kendini o dar sokaklarda, yeniden bulma zamanı gelir elbet korkma. Baş koydun sen yaşamaya, mecbursun bazen gülmeye ve ağlamaya. Adil olma sözünü bazılarımıza vermediler, gülümsemediler bile. Olsun sen korkma, kocaman bir ömrün var her yeri derslerle dolu. Pek sevmezsin sen ders, kaçma artık bu kez olsun dinle sıranda başın öne eğik. Gelir ve belki inanırsak geçer, bir kere bile karşılaşmayız biz seninle bu tozlu şehirde.