Kendini Yalnızca Kendinden Yok Et
Kısa ve bahanelerle dolu bir film, her şeyden çok sevdim
Uçları kırık saçları gibi, korkusuz bazen ve en çok da böyle zamanlarda nefret eder kendinden. Biri bekliyor gibi seni, hep bakar gözler çevrede kim varsa merakla ve keşfedercesine dokunduğum her yerini. Hatırlarsın belki ismimi, bu ışık bu gölge ve nereden geldiği belli olmayan bu yılanlar, hepsi sana benzerler bakmasını bilene ve tanıyana seni daha sen küçücükken.
Tutmuş dileğini, sayar dönmelerden geri. Ve biraz rüzgar eser belki, bilerek aniden unutulan biri için. Ne tatlı, ne hoştur o esinti şimdi damarlarıma kadar, unut beni. İhtimallerinde kaybet beni yepyeni biri gibi, kesişsin yollarımız ve duralım etrafta, kim varsa yine kalsın etrafımızda. Bugün tanıdım seni, dün sevdim ve nefret ettim her günümden geçen aynı nefeste. Unut beni.
Ağır ağır ilerle üzerimde, kanayan ellerin neden üzerimde? Bitsin bu oyun, bugün yalnızca tesadüfler var her yerde. Ve böylesi tesadüfler her gün olur buralarda, geçmişim ve gelecek bekler durur sevmemi kendimi ancak özlemiyorum bile bak kimselerin olamam. İşe yaramaz bu yol, çık rüyalarından savruluyorum elinden gelmez ve tutamazsın artık, dokunma. İçim içimi yese de uyanmam sanki bu kapıdan geçmek artık zulüm.
Ait mi sandın kendini, yangın bu yangın. Bir kargaşa, bir sarmaca birbirini fark eder mi bizim için ve anlamı ne ki söyle artık ne olursun. Duramadım içeride, attım birilerini kapılardan bacalardan ve canım yandı birden kendimmişim gibi. Kıyılardan kopanlar, nedir ki orada dikilen uzun kırmızı çarşaflar? Yok bir adım daha, yok bir adım daha bize göre değil aşk. Gör bu yakarış bir yolun sonudur, gör beni gittim artık ben. Sana değil, kendime ve baktığım seslere değil. Bu huzur, yitip gitti anlamlar, anlamasan da sus artık.