Keşkelerle Hayal Kurmak

Geçmişle Kurduğumuz Münasebet Üzerine

Her sene biraz daha gelişiyoruz. Yeni tecrübeler edinip bilgi dağarcığımızı genişletiyoruz. İstesek de istemesek de adımlarımız daima ileriye atılıyor. Bize öyle gelmese bile yanlış tercihlerimiz, hayat dediğimiz şeyin bir parçası. Ama anlıyorum. Zira ben de herkes gibiyim. İnsan bazen çok bunalıyor. Kendini kötü hissediyor. Sadece kötü detaylara odaklanıyor. Bu esnada da akıl, daima kötü tercihlerimizde takılıyor. Herhangi bir konuda, herhangi bir zaman hakkında düşünüyoruz: “Şayet böyle olmasaydı da şöyle olsaydı ne olurdu?”. Geçmişe dair ihtimaller ve ihtimallerin getirdiği muğlaklık yoruyor zihinimizi. “Daha mutlu olabilirdim.” hissiyatı yiyip bitiriyor bizi. Hayaller kurduruyor düşünceler. Yabancıların da dediği gibi “What if...?”. Ama gerçekten hayal mi kuruyoruz, geçmiş hakkında düşünerek. 

Birçok sanat ürününe dair “What if” senaryolarına rastlayabiliyoruz. Söz gelimi; çoklu evren hikayeleri ile çizgi romanlar, okuyucularının kafalarında belirebilecek senaryolara ışık tutmaya çalışır. “O malum gecede ailesinin yerine Bruce Wayne ölse ne olurdu?” veya “Mutantlar azınlık değil de çoğunluk olsa ne olurdu?” gibi senaryoların kaynağı aslında okuyuculardır. Elbette herkesin hayalindeki tasvir başka başka olacaktır. Fakat okur, yazarların gözünden biraz daha “canon” olarak kabul edilebilecek ihtimallere göz atmak ister. Sonra kendisine sunulan senaryoyu yine kendi hayalleri ile karşılaştırır ve fikirleri üzerine forumlarda bir ton kavga eder. Kendisiyle aynı fikirde olmayanlara küfreder. Bu bakımdan da edebi eserlerin “What if” senaryolarının, okuyucu zihnini çalıştırdığını ve insanlara hayaller kurdurduğunu söyleyebiliriz. 

Gelelim kendi hayatımıza. Zamanında yaptığımız seçimler üzerine düşünmek, olası senaryoları kafamızda tekrar tekrar canlandırmak veya kötü tercihlerimizin nedenlerini devamlı aramak bize ne kazandırır? Zaten olmuş bitmiş olaylar üzerinde durmak ne kadar mantıklı? Kurduğumuz bu “hayaller” bize ne kazandırıyor? Bunlar kendimize sormamız gereken sorular.  

Hayal kurmak, yaşamda ileriye attığımız adımların birer parçası gibi geliyor bana. Zihnimiz, hayallerle istemsizce de olsa ileriye dair planlar yapıyor. Bize geleceğin ihtimalleri üzerinden heveslendiriyor. Geçmişin tozlarından sıyrılmamız için yapıyor bunu. Dolayısıyla kendi hayatımız üzerinden “What if?” senaryoları kurmak bana “hayal etmek” gibi gelmiyor. Zira keşkelerimiz, geleceğimizin bir parçası değildir, olmamalıdır. Tecrübe dediğimiz kavram, hali hazırda olan ile kurduğumuz ilişkiden gelir. Bizi geleceğe hazırlayan da budur. Nitekim mesele neyin hayal neyin hayal olmadığı da değildir. Mesele hayallerle kurduğumuz ilişkidir. Geçmişe bağlı kalmak, gerçeğimizi törpüler ve kendimizi inandırdığımız hayallerle kendi gerçekliğimizi kurarız. Yaşamdan uzaklaşmış oluruz. Bu nedenle de hayatımız hakkında yazdığımız “What if” senaryoları, yani keşkeler “hayal” değildir.