Kitap Yorumu: Kız Kardeşler Arasında-Kristin Hannah
Sizi ağlatırken güldürecek, çok güzel bir hikaye: Kız Kardeşler Arasında
Ne zaman iyi hissettiren ve konusunun beni çok saracağından emin olduğum, film tadında bir kitap okumak istesem elim hemen bir Kristin Hannah romanına gider. Özellikle eğer son zamanlarda dikkatimi vermek için çok çabaladığım, konularının yorucu olduğu, ağır kitaplar okumuşsam Kristin Hannah benim için bir dinlenme yeri gibidir.
Kız Kardeşler Arasında da, uzun zamandır okumak için beklettiğim ve bir türlü fırsat bulamadığım bir kitaptı. Kalın bir kitap olmasına rağmen son zamanlarda en hızlı okuduğum kitap oldu, sayfaların birbirini nasıl hızlı takip ettiğini görünce çok şaşırdım. Konusu, işlenişi çok sürükleyiciydi ve okuması çok keyifliydi.
Kitabı devamlı ne olacağını ve işlerin nasıl sonlanacağını merak ederek okudum çünkü gerçekten ne olacağı hakkında bir fikir yürütmek bence son yüz sayfaya kadar zordu. Bu özelliğini çok sevdim çünkü bir ara sürekli aklımda kitabı okumak vardı ve herhangi bir işimi yaparken bile “bir an önce kitabımı okumak için bir fırsat bulayım” düşüncesine sahip olmayalı çok olmuştu.
Kitap, özetle pek iyi bir anneye sahip olmadıkları için birbirlerinden başka kimsesi olmayan ve birbirlerini büyüten iki kız kardeşin hayatlarının bir noktasında yollarının ayrılmasını ve sonrasında gelişen olayları ele alıyor. Meghann, kardeşi Claire’e çocukluğu boyunca kendisi de çocuk olmasına rağmen annelik yapmış fedakâr bir ablayken, bir noktada Claire’i terk etmek zorunda kalıyor. O ana kadar kendisini Claire ile birlikte var eden, Claire’in varlığından güç alan Meghann sonrasında var olan kalp kırıklıklarına yeni kırgınlıklar eklenerek hayatı ile başa çıkmaya çalışıyor.
Yaşamın zorluklarına karşı kendisine güçlü ve sert karakterine uygun bir kalkan oluşturan Meghann, yaşadıklarının verdiği acılarla baş edemediğinden kardeşiyle arasındaki problemleri de yok saymaya çalışarak ama daha iyisini umut ederek hayatına devam ederken hayat, bir şekilde Meghann ve Claire’yi tekrar abla-kardeş yapıyor.
Kitabı okurken her bir bölümde çokça duygulandım ve iki kız kardeşin arasında oluşan yaraların birbirlerine attıkları her bir adımda kendi kendisini iyileştirmesine şahit olurken çok etkilendim.
Meghann’ın defalarca kırılmış kalbini buzdan bir kafeste koruması ve acımasız bir gerçeklikle dünyaya bakışı, Claire’in ise her şeye rağmen dünyadaki iyiliğe, şansa, mucizelere ve en çok da sevgiye inanmasıyla birbirlerini iyileştirmelerini okumak çok güzeldi.
Kız Kardeşler Arasında’yı okurken birçok şey hissetim, birçok olaydan pay çıkardım ama sanırım en çok sevginin paylaştıkça çoğaldığını ve iyileştirici etkisi olduğunu hissettim. Özellikle Claire’in etrafındaki kalabalığın yanında Meghann’ın yalnızlığı beni çok üzdü. Claire travmalarını yakınlarına rahatlıkla açarken Meghann bunları açmak bir yana varlıklarını bile görmezden gelmek zorundaymış gibi hissediyordu.
Çünkü Claire çocukken de Meghann’ın sevgisi ile büyütülmüşken, Meghann yine tek başına kendisinden sorumlu olduğunu hissediyordu. Ve belki de hep tek başına bu dünyayla başa çıkmak zorunda kaldığına kendisini inandırmıştı. Bu sebeple Meghann ve Claire'nin sahip olduğu kişilikleriyle birlikte yol almalarını izlemek ve hayatta ilerlemelerine şahit olmak çok etkileyiciydi.
Uzun lafın kısası, uzun zamandır okuyup da en etkisinde kaldığım kitap oldu Kız Kardeşler Arasında. İşlenen temaları ve olay örgüsü ile, özellikle de sonu ile içime çok işledi, beni çok duygulandırdı.
Kitabı bitirdikten sonra şunu düşündüm: hayatta karşılaştığımız kötü insanların olması, tüm insanların kötü olduğunu göstermiyor; sonu hüsranla biten aşkların ve çirkinleşen durumların olması, hayatta güzel sonuçlanan senaryoların olmayacağı anlamına gelmiyor. Ve şu ana kadar bir mucize olmamış olması, mucizeleri imkansız kılmıyor.