Kolektif Bilinç Dışı

Bazı fobilerimizin ve belirli davranış kalıplarımızın kaynağı nedir?

Analitik psikolojinin kurucusu İsviçreli psikiyatrist Carl Gustav Jung tarafından geliştirilen kolektif bilinç dışı kavramı, atalarımızdan gelen gen aktarımıyla depoladığımız ve hepimizi birbirimize bağlayan bilinç dışı biçimini, başka bir deyişle ortak bilinçaltımızı ifade eder. Kişisel olanı değil ortaklaşa olanı kapsayan bu bilinç dışı, geçmişte atalarımızın yaşadığı belirli olaylar çerçevesinde şekillenen bilinç düzeyimizdir.

İnsan, hayatta kalmak için deneyimlerini bir sonraki nesillere aktaran bir canlıdır. Kolektif bilinç dışı da bu aktarımın bir sonucudur. Miras kalan tüm bu deneyimler, sadece ihtiyaç duyulduğunda değil günlük yaşantıda sürekli olarak kullanılmak üzere depolanır. Jung'a göre belirli tecrübeleri saklayan bu bilinç dışı, kısmen içgüdülerden oluşur ve geçmişten gelen çeşitli düşünce, dürtü hatta duyguları kapsar.

Fobiler ve Kolektif Bilinç Dışı

İnsanların, daha önce hiç görmediği şeylere karşı fobisi olması olasıdır. Örneğin hayatında hiç yılan görmemiş olmasına rağmen yılanlardan korkan birini düşünün. Yılanlarla ilgili kötü herhangi kişisel bir deneyimi bulunmadığı halde yılanlara karşı korku beslemesi başta kulağa garip gelebilir fakat düşününce kişisel olarak benzer bir deneyimi yaşadığınızı fark edebilirsiniz. İşte bunun sebebi, sahip olduğumuz bazı fobilerimizin, kolektif bilinç dışımızdan kaynaklanmasıdır. Kolektif bilinç dışına göre korku duygusu ve korkma eğilimi, insanlara atalarından aktarılmıştır. Yani birisi, hayatında hiç görmediği bir şeyden korkuyorsa bunun kaynağı muhtemelen atalarının o şeyle olan kötü deneyimlerinden gelmektedir.

Sadece fobilerimiz değil, herhangi bir durum veya olayda benzer koşullar altında benzer tepkiler vermemiz de kolektif bilinç dışıyla açıklanır. Örneğin uykuya dalarken düşüyormuş gibi hissedip irkildiğiniz zamanları düşünün. Kolektif bilinç dışına göre bunun sebebi, geçmişte ağaç tepelerinde uyuyan atalarımızın sahip olduğu düşme korkusudur. Sahip oldukları bu korku, bilinçaltı aktarımlarıyla bizlere ulaşarak günümüz koşullarında üzerimizdeki tesirini, yaşadığımız bu irkilmeler aracılığıyla göstermektedir.

Jung'un Arketip Teorisi

Psikolojide ilk olarak Jung tarafından kullanılan arketip kavramı, kolektif bilinç dışının özünde yer alır. Jung'a göre arketipler, insanın ruhunu medyana getiren yapı taşlarıdır. İnsanların uzun zamanlar boyunca karşılaştıkları olaylara karşı oluşturduğu ve nesilden nesile aktardığı davranış kalıplarının her biri arketiptir. Jung bu kavramı, "tipik algılama biçimleri" şeklinde ifade eder. Örneğin annelik, babalık, erkeklik, kadınlık gibi roller birer arketiptir. Bu arketiplerin hepsi, birbirinden farklı tüm kültürlerde aynı deneyimlere işaret eder. Bu yolla kolektif bilinç dışı, varolan arketiplerin hepsinin ortak bir payda olduğunu öne sürer.

Kolektif bilinç dışı kavramının günümüzde hala geçerliliğini koruması, bu konseptin devamlı olarak değişen ve gelişen bir yapıda olduğunu göstermektedir. İnsanların ortak bilinçaltını oluşturan duygu, düşünce ve davranışlar, toplumsal değişimlerle birlikte evrilerek kolektif bilinç dışında depolanmaya ve aktarılmaya devam etmektedir. Böylece devraldığımız ve korumaya devam ettiğimiz bu miras, hem bireysel kimlik bilincini hem de toplumsal ilişkileri güçlendirmeyi sürdürmektedir.