Kültür ve Toplum İlişkisine İşlevselci Bir Bakış: Bronislaw Malinowski
Sosyal Antropolojinin kurucusu olan Malinowski, kültüre ve toplumsal kurumlara işlevsel bir bakış geliştirmiştir
Kültür kavramı ve kültürün ne olduğu uzun yıllar boyuna araştırılmış ve tartışılmıştır. Sosyal antropolojinin kurucusu olarak görülen Malinowski de kültüre dair araştırmalar yapmış, ilkel toplumları incelemiştir. Malinowski’ye göre kültür, toplumdaki eylemler ve ihtiyaçlar için bir araç özelliğine sahiptir. Buna göre kültür, toplum düzeniyle ilişkili olarak yardımcı roldedir. Ancak kültürün bu anlamda payı büyüktür, toplumsal olanı dengelemek için birtakım özellikleri üstlenir. Kültür, toplumsal kurumlarla desteklenerek yayılır ve aktarılır. Kültür, bu kurumlarla ilişkilidir ve değişme yaşandığında çift taraflı bir etki meydana gelir. Yani din, aile, ekonomi, eğitim, siyaset ve hukuk gibi kurumlarda meydana gelen bir değişim, o toplumun ya da bölgenin sistemindeki değişmelerle doğru orantılı olarak gelişebilir.
Malinowski, aynı zamanda kültürlerin biyolojik fonksiyonlar başta olmak üzere bazı gereksinimleri toplum içinde karşılamak amacıyla da işleve sahip olduğunu belirtmektedir. Bu gereksinimlere dair gözlemlerini ise Trobriand adalarında kaldığı dönemdeki çalışmalarından elde etmiştir. Kültür, insanın temel ihtiyaçlarını giderecek bir işleve sahip olma özelliği taşımakta ve bu gereksinimlerle sistemsel olarak devamlılık sağlamaktadır. Ona göre toplumsal alan ile kültür iç içedir ve bu sistem toplum içindeki bireyler için işlenmektedir. Malinowski’ye göre kültürlerin temelinde üç fonksiyon vardır. Bu üç fonksiyon biyolojik, bütünleştirici/birleştirici ve araçsaldır. Toplumsal kurumlar da bu gereksinimler için toplumlar tarafından meydana gelmiştir. Temel olarak ele alınan biyolojik fonksiyonların ise kültürel olarak bir karşılığı vardır. Örneğin, vücutta metabolizmaya karşılık gelen kültürel oluşum beslenmeyle alakalıdır. Aynı şekilde üreme-aile/akrabalık, bedensel rahatlık-konut/yaşam alanı, fiziksel güvenlik-koruma mekanizmaları,
eylem-uygulama/faaliyet, büyüme-eğitim ve sağlık-hijyen bu ikisi arasına karşılık bulmaktadır. İşte kültür bu noktada insanların ihtiyaçlarına göre oluşmuştur. Biyolojik fonksiyonlardan sonra ise insan eylemleri ile başarıyı inşa etmelidir. Bu inşa hali devamlılığı yansıtır ve yaşamı, evreni sorgulamayı, araştırmayı ve dolayısıyla bunlara karşılık bilgi elde etmeyi meydana getirir. Sonuç olarak kültür toplum içinde araçsal bir özelliktedir, eylemleri ele alır ve kurumlar içinde örgütlenir.
Din olgusu ise hem saha araştırması yaptığı dönemlerde, hem de sosyal kurumlar içinde Malinowski’nin incelediği konulardan biri olmuştur. Dini ele aldığı bakış açısıyla ölüm ve doğum kavramlarıyla da ilgilidir. Gözlemlerine göre ise din ve ölüm kavramları toplumlar ve kültürler içinde kendi özelinde ele alınmalıdır. Bu anlamda ilkel topluluklardaki gözlemlerinin diğer kültürlerle benzerliğe sahip olup olmadığı düşüncesi de kültürlerin farklı bölgelerde aynı şekilde ilerlemediği görüşünü sunmaktadır. Temel ihtiyaçlar böylelikle farklı kültürlerde farklı biçimlerde gelişebilir.