McDonaldlaşma

George Ritzer’in ortaya attığı McDonaldlaşma kavramını beraber inceleyelim.

Hepimizin bildiği gibi McDonald’s, Dünya’nın en büyük fast-food restoran şirketidir. Dünya’nın neresine giderseniz gidin bir McDonald’s bulabilirsiniz ve menüleri hep aynıdır. Dünya piyasasına standartlaştırılmış bir menü sunar.

George Ritzer, 1993 tarihinde yayınladığı McDonaldlaşmanın Sosyolojisi kitabında, McDonald’s şirketinin sunduğu standart modelin tüm Dünya’da globalleşme etkisiyle gıda sektörünü de aşarak yayıldığı fikrini anlattı. McDonald’s; verdiği hizmetin sabitliği, görece ucuzluğu ve kolay ulaşılabilirliği sebebiyle büyük bir kitleye sahip. Tasarlanan bu model, vakit ve nakitten tasarruf etmek isteyen “modern” insanlar için çok kullanışlı olmakla beraber insanları tek tipleştiren bir yapıya sahip. Fast-food restoranlarının isimlerinden de anlaşıldığı üzre; vakti olmayan çalışan insanlar için çatal bıçağa bile ihtiyaç duymadan, bol kaloriyle tokluk hissi veren yiyeceklerle hızlı yiyip hemen işe dönme imkanı sunuluyor. Dünya’nın her yerinde görebileceğimiz bu zincir restoran, toplumların yemek kültürlerini değiştirmekte ve kültürler arası farkı minimuma indirmekte.

Modernizmle beraber gelen rasyonellik, modern insanın bu tür bir yapılanmayı kabullenmesini kolaylaştırmış oldu. Bakıldığında evde yemek yapmaktansa hızlı bir şekilde gelen yemek hem para hem de zaman kazandırıyor. İşin arka planındaysa çevreye, insan sağlığına ve kültüre karşı baltalama mevcut. Sadece gıda sektöründe değil, hayatın her alanında bu tek tipleştirme mevcut yani toplumun McDonaldlaşması söz konusu.