Ivan Illich ve Okulsuz Toplum

Okul sayısının artması, silahlanmanın artması kadar tehlikelidir ama bu tehlike gerektiği kadar ciddiye alınmıyor. (Ivan Illich)


Ivan Illich'in Hayatına Bakış

Ivan Illıch 1926 yılı 4 Eylül'de Viyana'da dünyaya gelmiş aslen Avusturyalı filozof ve eleştirmendir. Hırvat, annesi ise Avusturyalı bir Yahudi olan Illich’in öğrenim hayatı Viyana’da başlar. Ancak 1941 Nazi işgali, annesinin Yahudi kökenli olması nedeniyle, Avusturya’dan sürgün edilmelerine neden olur. Ailesinin maddi imkânlarının iyi olması sayesinde Avrupa’nın pek çok kentini gezip görme ve çeşitli okullarda eğitim görme imkânı bulan Illich, küçük yaşta üç - dört dil birden öğrenmeyi başarır. Anadilleri Fransızca, İtalyanca ve Almanca’dır. İtalya'da Floransa Üniversitesi'nde histoloji ve kristalografi, Vatikan'da Pontifical Gregorian Üniversitesi'nde teoloji ve felsefe alanlarında eğitim görür. Daha sonra Salzburg ve Roma’da tarih ve dinbilim konularında eğitim alır. 1951’de Salzburg Üniversitesi’nde Toynbee üzerine yaptığı “Tarihsel Bilginin Doğası Üzerine Bir Araştırma” teziyle doktorasını tamamlar .

Illich, 1950’lerin başında Amerika’ya gider. Illich, 1956 yılına kadar Amerika’da kaldıktan sonra Porto Riko’daki Ponce Katolik Üniversitesi'ne rektör yardımcısı olarak atanır. Üniversitede 4 yıl çalışır ancak Katolik kilisenin Güney Amerika siyasetine yönelttiği sert eleştiriler yüzünden kiliseyle 8 ve Vatikan’la arası açılır. Üniversiteden de uzaklaştırılan Illich, 1960 yılında Meksika’ya gider ve Cuernavaca kentinde Kültürlerarası Formasyon Merkezi’ni (IDOC) kurar. Kuruluş maksadı, mevcut eğitim sistemine alternatif bir eğitim programı oluşturmak ve misyonerleri Latin Amerika dilleri ve kültürleri konusunda eğitmektir. 

Illich 1970'lerde Fransa'daki sol entelektüel çevre tarafından tanınan ve sevilen bir isim olmasına karşın, 1981 seçimleri sonrası Fransız solunun hükümete gelmesiyle birlikte savları fazla kötümser bulunduğundan bu çevrelerdeki etkisi azalmaya başlar. CIDOC’un 1970’te kapatılmasının ardından Alman, Japon ve Amerikan üniversitelerinde dersler vermeye başlar.

Hayatının son dönemlerinde kansere yakalanır. Okul kurumundan sonra, kurumsallaştığı gerekçesiyle, en çok eleştirdiği sağlık kurumuna kendisini teslim etmek yerine geleneksel yöntemlerle kendini tedavi etmeye çalışır ve ölene dek tümörle yaşar. 2 Aralık 2002’de Almanya’da hayatını kaybeder.

Illich'in Okulsuz Toplum Teorisi


Günümüzde okul sistemi tarih boyunca güçlü kiliseler için geçerli olan üç işlevi yerine getirmektedir. Okul hem toplum mitinin kaynağı, hem bu mitin tezatlarının kurumsallaştırılması ve hem de mit ile gerçeklik arasında uyumsuzluğu tekrar üretecek ve gizleyecek olan ritüel mekanıdır... Özgür bir toplumun, modern bir okulda oluşturulabileceği görüşü paradoksal bir iddiadır. Bireysel özgürlüğü garanti altına alma, bir öğretmenin öğrencileriyle meşguliyetinde tamamiyle göz ardı edilmektedir. Öğretmen sahip olduğu kişiliğini yargı, ideoloji ve doktor işlevleriyle birleştirdiğinde, toplumun temel yapısı, yaşam için hazırlanması gereken süreçle amacından saptırılmaktadır. Bu üç gücü birleştiren bir öğretmen, öğrencinin yasal veya ekonomik reşit olmama durumunu meydana getiren ya da özgür toplanma hakkını kısıtlayan yasalara göre öğrencinin haklarını daha fazla kısıtlar. Ağaçları yaşken eğip bükmek sevgili öğretmenlerin içtenlikle yerine getirdikleri kutsal ve benzersiz bir vazifedir.

Ivan Illich, okulsuz toplum teorisini kurarken sorunsalı sadece okul bazında ele almamış, genel bir toplum teorisi olarak düşünmüştür. Bunu da ‘Okulsuz Toplum’ adlı kitabın daha ilk sayfalarında belirtmiştir. Özelikle aşağıdaki şu iki alıntıda açıkça anlaşılmaktadır ki Illich, okulsuz toplum teorisini kurarken Foucault ve Althusser’in temel felsefelerinden etkilenmiştir. Yaklaşık olarak aynı tarihlerde Foucault’nun felsefi teorilerinin ilk kitaplarından olan Kelimeler ve Şeyler ile Althusser’in Devlet ve Devletin İdeolojik Aygıtları kitapları yayımlanır. Her üç filozof da muhtemel ki, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan yıkımlardan ve modernizmin sorunsallarından hareketle kuramlarını oluşturmuşlardır. Çünkü dışarıdan bir bakışla her üç filozof da yasa koyucuların, kurumların ve devlet eliyle toplumlara dayatılan her türlü normun çok da masum olmadığına kanaat getirmişlerdir.

“Öğrencinin imgelem gücü, değer yerine hizmetin muteber kabul edilmesi sebebiyle ‘okullulaştırılmaktadır’. Sağlıklı bir yaşam için tıbbi tedavi, toplum yaşamında gelişme sağlamak için sosyal çalışma, emniyetin tesisi için polis teşkilatı, ulusal güvenlik için askeriye, üretkenlik için iş rekabeti gerektiği yönündeki çıkarımların neden-sonuç ilişkileri (bağlamları) yanlış anlaşılmaktadır” (Illich 2017: 13). 


Devamında, “Bu kitapta yer alan makalelerde, değerlerin kurumsallaşmasının toplumsal kutuplaşmaya ve psikolojik çöküntüye yol açtığını ortaya koyacağım” (Illich 2017: 14) der. Fakat Don Ivan’ın sözünü ettiği değerler bütün toplumu sarıp sarmalayacak evrensel değerler değildir. Daha çok modernizmin bir sistem olarak insanlara dayattığı ve sistemin kendi içinde bir bütün oluşturduğu, kapitalizm gibi sömürücü başka ideolojilere hizmet eden bir değerler sistemidir.

“İnsan doğasını, dünya görüşümüzü ve dilimizi şekillendiren modern kurumların sahip oldukları genel sorunu ortaya koymak istiyorum. Bu nedenle okulu örnek olarak seçtim. Tüzel devletin diğer bürokratik kurumlarını oluşturan tüketici-aile, siyasi parti, ordu, kilise ve medyayı sadece dolaylı olarak ele alacağım. Okulun gizli müfredatıyla ilgili yapacağım analiz sayesinde aile yaşamı, siyaset, güvenlik, inanç sistemi ve iletişimin toplumun okulsuzlaştırılmasından fayda sağlayacağı gibi kamu eğitiminin de aynı süreçten fayda sağlayacağını açıkça ortaya koyacağım” (Illich 2017: 14). 


Açıkça okulsuz toplum teorisinin hedeflerini belirten Illich, şüphesiz Foucault ve Althusser kadar soruna tepkisel ve ideolojik yaklaşmayıp, daha ılımlı bir bakışla sorunu ele almaktadır. Ancak belirgin olan nokta şurası ki bu teori yalnızca eğitim ve okul odaklı olmayıp, okul ve eğitimin Illich’in de sözünü ettiği gibi sadece birer örnek olarak düşünüldüğüdür. Dolayısıyla toplumun derin katmanlarını, toplum yapısının dinamiklerini etkileyen okul, diğer kurumsal yapılarla birlikte bir bütünün en temel parçasıdır. Illich’in şu cümlesi soruna bakış açısındaki şümullü tavrı gösterir niteliktedir: “İnsan doğasını, dünya görüşümüzü ve dilimizi şekillendiren modern kurumların sahip oldukları genel sorunu ortaya koymak istiyorum” (Illich 2017: 14). İnsan doğası derken muhtemel ki antropolojiyi; dünya görüşü derken din, mitoloji, felsefe ve ideoloji gibi dünya görüşünü oluşturan temel etmenleri; dil derken dilin en geniş anlamıyla Heidegger düşüncenin evi olan dili kastetmektedir (Dalmış 2012: 1).

Bunlar bir araya geldiğinde aslında insanın sadece toplumsal bir varlık olarak değil, ontolojik açıdan var oluşunun, epistemolojik açıdan bilgi felsefesinin kuruluşunun nasıl gerçekleştiği sorunsalını masaya yatırılmış olur. Cümlenin sonunda bütün bu varoluşsal ve epistemolojik hayati problemleri yönlendiren asıl unsurun modern kurumlar olduğu ifadesi Illich’i; Foucault ve Althusser’e yaklaştırmaktadır.

KAYNAKÇA

Akıncı, Abdulvahap (2012). “Modern Ulus Devletlerin Doğuşu”. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 34: 60-70.

Baker, Catherine (2018). Zorunlu Eğitime Hayır. Çev. A. Sönmezay. İstanbul: Ayrıntı Yayınları. 

Baudrillard, Jean (2013). Tüketim Toplumu. Çev. F. Keskin. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Dalmış, Dilek (2012). Heidegger ve Foucault'nun Dil Felsefesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 

Illich, Ivan (2015). Şenlikli Toplum, Çev. A. Kot. İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Illich, Ivan (2017). Okulsuz Toplum. Çev. M. Özay. İstanbul: Şule Yayınları.