Kuvvetli Bir Alkış: Dizi İncelemesi
Kuvvetli Bir Alkış; modern insanın kendisiyle, toplumla, dünyayla aralarındaki uyumsuzluğunu gözler önüne seriyor.
Kuvvetli Bir Alkış son zamanların en dikkat çeken işlerinden biri. Berkun Oya’nın yazıp yönetmiş olduğu yaklaşık yirmişer dakikalık altı bölümden oluşan mini bir dizi. Dizi, çocuk sahibi olmak isteyen bir çiftin yaşadığı absürt ebeveynlik deneyimlerini ve doğacak çocuklarının varoluşsal sancılarını konu alıyor. Oya; günümüz aile ve toplum yapısını, narisistik ebeveynlerin davranış biçimlerini, hayatın anlamına dair varoluşsal sancıları trajikomik olaylar ve absürt bir mizahla ele alıyor.
Dizi, çocukları için her türlü alışverişi yapmış, mamalarına kadar almış olan bir çiftin çocuk yapmayı unutmaları ile başlıyor. Bu sahnede kendi aralarında ebeveynlik fikrini pek de konuşmadıklarını, annelik ve babalık kavramları üzerine kafa yormadıklarını, sadece 'anne baba' olmaya odaklandıkları sonucuna varıyoruz. Etrafımızda çokça gözlemleyebileceğimiz bir model aslında. Bazı ebeveynlerin çocukları kendilerinin uzantısı gibi bir nitelikte. Kendi başaramadıklarını, beceremediklerini onların bir parçası olan çocuklarından bekliyorlar. Kendi başarısızlıklarının sorumluluklarını çocuklarına yüklüyorlar ve bunun en doğal hakları olduğu yönünde hiç şüpheleri yok.
Birinci bölümde Zeynep'in rahmi sanki bir oda içerisindeymiş gibi resmedilir. Ve bu odada Zeynep'in bastırılmış duyguları, korkuları, üzüntüleri vardır. Buzdağının görünmeyen yüzünü gösterir bize yönetmen bu sahnede. Aynı zamanda Zeynep'in rahminin içerisinde Metin ve Kudret'in yetişkin görünen ama daha doğmamış halleri konuşur. Kudret daha doğmadan bu hayatta olayını bulmuş bir dava adamıdır. Metine de bunu öğütler. "Aman diyeyim olayını bulmadan çıkma sakın burdan! Olayını bulmadan doğma. Bir ömür boyu olayını arayanlardan olma!" der. "Bul bir mücadele, savaş bir ömür" der kısaca. Fakat Metin o kadar ümitli değildir hayata karşı. Portakalda vitamin olduğu zamanları özler daha doğmadan.
Anne Zeynep ve baba Mehmet'in ilişkisi günümüz ilişkilerinden pek aşina olduğumuz, iletişimden yoksun, duygusal paylaşımın neredeyse hiç olmadığı bir ilişki modeli. İkinci bölümde Zeynep ve Mehmet'in telefon konuşmasında birbirlerine duygularını bunca zaman sonra ilk defa açtıklarına şahitlik ediyoruz. Çevremizde o kadar çok insan var ki bu şekilde duygularını, korkularını, endişelerini birbirleriyle paylaşmadan bir ömür geçiren... Oysaki bizi bir ilişkide tutan genelde açık bir iletişim ve duygu paylaşımıdır. Buna ortam sağlamayan her ilişki, maalesef ki, bitmeye mahkumdur.
Metin tam 'büyümüş de küçülmüş' deriz ya, o çocuk. Olgun, kendini güzel ifade eden, aklı başında bir çocuktur. Bu her zaman tebrik edilmesi gereken bir şeymiş gibi anlaşılır ama o sadece bir çocuk. Sevilmek, ilgi görmek, mutlu olmak gibi ihtiyaçları vardır ve bu ihtiyaçlar ailesi tarafından görülmez. Kendi aralarındaki iletişimsizlik, çocuklarıyla olan iletişimlerine yansımıştır kaçınılmaz olarak. Bir çocuğun bu yaşta bu kadar olgun davranıyor olmasının altında genelde başka şeyler yatar. Metin özelinde bu, ebeveynlerine ebeveynlik yapmak zorunda kaldığı içindir. Zeynep ve Mehmet büyümeyi becerememiş, yetişkin olamamış ebeveynlerdir. Onlar Metin'e ebeveynlik yapamadığı için Metin onlara ebeveynlik yapmak zorunda kalmış bir çocuktur.
Kuvvetli Bir Alkış, günümüz ilişkilerinin duygusal bağlamdan kopuk, iki tarafı da tüketen, toksik birlikteliklerden oluştuğu gerçeğiyle yüzleştiriyor bizi. "Yalnız kalamadığı için sevgili olan, ayrılamadığı için evlenen, boşanamadığı için çocuk yapan" bir kadın olduğunu söyleyen başrolümüzün ağzından duyduğumuz bu sözler, ilişkilerin geldiği hali çok net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Kuvvetli Bir Alkış; modern insanın kendisiyle, toplumla, dünyayla arasındaki uyumsuzluğunu gözler önüne seren bir iş. İzlemeye değer, çarpıcı ve temposu yüksek bir dizi. Eğer 2.5 saatlik birbirinin aynı televizyon dizilerinden sıkılmışsanız ve mini bir dizi arayışındaysanız bu dizi tam size göre!