Lanetli Tavşan

"Kasvetli öykülerden oluşan bir derleme."

Güney Koreli yazar Bora Chung'un birbirinden farklı, on kısa hikâyesinden oluşan bu eser, bir süredir kendisinden epey söz ettiriyor.

On kısa hikâyeden oluşması kitabı oldukça çabuk bitirmeye imkân sağlıyor ama bu birbirinden farklı hikâyelerin okurken aynı duyguyu hissettireceği garantisini sanırım yazarın kendisi de vermiyor.

Konuları kadar türleri de farklı olan bu hikâyeler mide bulandırıcı, kafa karıştırıcı ya da yüreğe en derinden dokunan türlerde olabilmesiyle çoğu insanı ikiye bölmüş durumda.

Bir kısım kitabın çok iyi olduğunu düşünürken, geri kalan kısım yalnızca birkaç hikâyeyi beğendiğinin ve gerisinin oldukça anlamsız olduğunu belirtiyor. Bu da kitabı almayı düşünen insanları kitabın almaya değer olup olmamasıyla alakalı şüpheye düşürüyor.

Öncelikle kitap kesinlikle alışık olduğumuz bir türde değil. Rahatsız edici ve garip olduğu bir gerçek. Yazar, olayları ve duyguları robotlar, klozetteki atıklardan doğan insanlar gibi 'tuhaf' metaforlar üzerinden anlatmayı seçmiş.

İnsanı yer yer rahatsız eden, düşündüren, kafasını karıştıran ya da sıkan bu hikâyelerin büyük bir çoğunluğundan kişisel olarak zevk aldığımı söyleyebilirim. Alışık olduğumdan farklı bir şeyi tanıdık ve belki de büyük bir kısmı bastırılmış duygularla harmanlanarak okumak, sadece kitabın kendisi kadar garip gelmedi. İyi de hissettirdi.

Ben kişisel olarak kitabı beğendim. İçerisinde hoşuma gitmeyen ve sıkıldığım sadece iki üç tane hikâye vardı.

Herkese hitap edecek bir kitap elbette değil ama yine de bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Altını çizdiğim birkaç alıntı:

"Dedem, yıllar önce sona ermiş savaşın ve artık var olmayan toplama kapının korkusuyla yarattığı kendi kampında geçirdi ömrünü. Ancak öldükten sonra ülkesinin sokaklarında özgürce dolaşabildi."
"Uzun zaman önce, zincirin mağara duvarına çarpmasıyla ortaya çıkan minik kıvılcımı düşündü. Göğün devasa karanlığında kapana kısılmış biri, bunca yıldızı yaratmak için zincirlerini hayal edilemeyecek kadar büyük bir duvara vurmuş olmalıydı."