Likidite Tercihi Teorisi-Keynesyen Bakış Açısı

Likidite tercihi, Keynesyen bakış açısı ve likidite tuzağı.

Likidite tercihi teorisine göre, bireyler varlıklarını tutabildikleri en likit şekilde tutmayı tercih ederler. Keynes'e göre ise insanlar ellerinde ya tamamen nakit (c) ya da tamamen tahvil (b) bulundururlar. Keynes bu konuyu "İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi" adlı kitabında bahsetmiştir.


Faiz oranı, likiditeden vazgeçmek ve tahvilin getirisinden faydalanmak amacı ile kullanıldığında yatırımcılar için bir ödüldür. Buna göre, daha az likit varlık (tahvil) tutmanın fırsat maliyeti faiz getirisidir. Bir tahvil ne kadar az likitse, faiz oranının daha yüksek olması beklenir. Bu nedenle faiz oranı para arzı ve para talebi ile belirlendiğini savunur. Keynes'e göre faiz para talebi ile para arzını eşitleyen bir fiyattır. Bireyler likidite tercihi yüksek olduklarında nakit tutmak isterler. Bu da para arzını azaltır ve tahvil fiyatlarını düşürür. Faiz oranları yükseldiğinde ise bireyler likiditeden vazgeçerek tahvil satın alımları gerçekleştirirler.

Kısacası, faiz oranı ve tahvil fiyatı arasında ters yönlü ilişki vardır. Nominal faiz oranı eğer bugünkü faiz oranından fazlaysa faiz oranları düşer ve tahvil fiyatları artar.

Keynes insanlar parayı üç güdüye bağlı olarak talep ettiklerini belirtmiştir, bunlar:

  1. İşlem Güdüsü: Günlük ihtiyaçları karşılama amacı ile para tutma isteği.
  2. İhtiyat Güdüsü: Gelecekte karşılaşılabilecek sorunlar için para tutma isteği yani bir bakıma sigorta, önlem amacı ile.
  3. Spekülasyon Güdüsü: Faiz veya temettü getirisi elde etme amacı ile.

Keynes’in teorisi, faiz oranlarının belirli bir düzeyin altına düştüğü durumlarda yeni bir boyut kazanır: Likidite tuzağı. Likidite tuzağı, faiz oranlarının çok düşük seviyelere gerilediği durumlarda ortaya çıkar. Bu durumda bireyler, gelecekte faiz oranlarının yükseleceğini düşünerek tahvil almak yerine naktin daha cazip olduğuna karar verirler.

Faiz oranlarının düşmesiyle birlikte tahvil fiyatları artar. Ancak bir noktadan sonra faiz oranları o kadar düşer ki insanlar, tahvil almak yerine ellerindeki parayı nakit tutmayı tercih eder. Bu durumda, merkez bankası para arzını artırsa bile bu önlem ekonomiyi canlandıramaz; çünkü bireyler ellerindeki parayı tüketmek yerine saklamaya devam eder. Bu, para politikasının etkinliğinin sınırlandığı bir durumu ifade eder.

Keynes'e göre bu durumdan çıkış yolu, maliye politikalarını devreye sokmaktır. Yani devlet harcamalarını artırarak toplam talebi yükseltebilir ve ekonomiyi canlandırabilir. Likidite tuzağı teorisi, 1930'lu yıllardaki Büyük Buhran döneminde çok daha belirgin hale gelmiştir ve günümüzde de düşük faiz ortamlarında önemli bir referans noktası olmuştur.